Deniz Sarıtaç: Doğru bildiklerimi çekinmeden söyledim!

Röportaj / Hakan Ateşler – Fanatik.com.tr

Fenerbahçe’de son senelerde tercümanlar oldukca konuşulan adlar oldu. Samet Güzel’in Aziz Yıldırım’la yaşamış olduğu diyaloglar hafızalardaki yerinihala kaybetmezken, arkasından göreve gelen Deniz Sarıtaç da 6 senelik süre süresince bu görevi yürüten isimdi. 

Başladığı günden, oldukca tartışılan ayrılık dönemine kadar birçok mevzu hakkında Spor KralInstagram hesabında açıklamalarda bulunan Deniz Sarıtaç çalmış olduğu teknik direktörler ve futbolcularla ilgili garip de detaylar verdi. 

*Karantina günlerinde ne yapıyorsun? Nasıl geçiyor vakit? Bir çok şahıs oyunlara ‘sarmış’ durumda…

Deniz Sarıtaç:

Ben açıkçası oldukca fazla oyun meraklısı değilim. Fakat bu zamanda evet, fazla oyun oynuyorum. Dizileri de normalde izlediğimden fazla izliyorum. Kitap okuyorum. Arkadşalarımla görüntülü şekilde daha oldukca konuşuyorum.

*Yıldız Teknik Üniversitesi Fransızca Çevirmen Tercümanlık mezunusun fakat Kimya bölümünden geçiş yaptın. Nereden tercümanlık fikri nereden geldi? Fenerbahçe Kulübü’ne nasıl başvurdun? 

DS: ‘Ben bu mesleği seçtim, ben bu işi yapacağım’ dem lüksünüz oldukca yok. Şundan dolayı yabancı dil bilen hepimiz neredeyse İstanbul takımları ve Trabzonspor’da çalışmak ister. İnsanların hayal etmiş olduğu bir meslek. Azca pozisyon var fakat çok da fazla talep var. Bigün Fenebrahçe’ye ve birçok kuruma yetişim başvurusu yaptım. Fenebrhaçe’den de aramışlardı. Aslen denk gelmişti. Yetişmen olarak başladım sonrasında part-time’a döndüm. En sonunda da tam zamanlıya döndğm.

*İngilizce ve Fransızca’nın yanına birçok dil de koydun kısa sürede. Portekizce, İspanyolca, Flemenkçe… Bu kadar dili kısa süreye nasıl sığdırdın?

DS: Bence Türkçe’nizin de iyi olması koşul. Yabancı dil bilmek iyi fakat onu ne kadar Türkçe’ye aktarabildiğiniz mühim. İngilizce ve Fransıozcadan sonrasında bu sektörde İspanyolca ve Portekizce’nin de önemini anladım ve kurslara gittim. Doğal ki her gün futbolcularla o dilleri konuşmak da oldukca büyük bir avantaj oldu. Unutma ve ergonomik yapmama ihtimalim de yoktu. Şampiyonluktan sonrasında da Brezilya’ya gittim ev orada da Portekizcemi geliştirdim.

“Aykut hoca ve İsmail Kartal oldukca farklıydı”

*Oldukca büyük hocalar ve futbolcularla çalıştın. Hocalardan başlamış olacak olursun en iyisi hangisiydi senin için?

DS:

Bu suali aslına bakarsak kategorilere bölerek cevaplamak lazım. En mutlu olduğum ve en rahat çalıştığım isim Dick Advocaat’tı… Vakaya hakimiyeti ve insnalarla iletişimi oldukca iyiydi. Baskı kurmadan herkesi denetim edebiliyordu. Aykut Devasa benim için oldukca hususi bir insan. Yaşamın genel anlamında da ben onun tavsiyelerini daima dinlerim. İnsanlar ona oldukca fazla ön yargıyla hücum etti fakat bunun benim için önemi yok. Onunla çalışan benim. Aykut hocayı bambaşka bir yere koyarım. Vitor Perreira’yla ilişkimiz iyiydi. Şundan dolayı onun dilini kulüpte konuşan tek şahıs bendim. Tercümanlığıma da oldukca şey katmıştır. O da bu anlamda benim için özeldir. İsmail Kartal, çömezlik dönemimde benim elimden tuttu. Oldukca destek oldu. 

Idrak oldukca kolay yapılıyor ve insanoğlu günlük rüzgarlara oldukca kolay kapılıyorlar. Rize dönüşü otobüsün içinde ben de vardım. Gecemi gündüzüme kattım fakat bugün hain oldum. 

*Bir tercüman nasıl hain olabilir ki?

O adam aslına bakarsan bu şekilde bir kabiliyetteyse ona milyon dolarlar vermelisin. Idrak hakikaten oldukca kolay. Toplumsal medya bu anlamda oldukca etkili fakat hepimiz her şeyi yazıyor. 

“Dirar, Aatif, Sow, Giuliano, Meireles…”

*Oyunculara geçelim… Bu sual da aslına bakarsak tek cevaplı değil fakat en iyisi sence hangisiydi?

Açıkçası ben oyuncularla oldukca güzel dostluklar kurdum. Gerçek bir içtenlik vardı. Moussa Sow, Nabil Dirar, Aatif, Meireles benim için oldukca hususi insanoğlu. Canım sıkıldığında odalarına giderdim, söyleşi ederdik. Birbirimizle özellerimizi paylaşırdık. Adeta yakın dost olmuştuk. Gökhan Gönül, Soldado, Josef de Souza… Bunlar oldukca hususi insanlardı. 2017/2018 sezonu oldukca hususi bir oyuncu ve teknik grubuydu.

“Giuliano zorla satranç oynatırdı”

Mehmet Topal benim için oldukca kıymetlidir. Giuliano oldukca hususi bir insandır. Oldukca farklıdır. Satranç oynatöaya çalışırdı beni zorla… Satranç seti almıştı, saatlerce oynuyorduk. Bu meslekte rastayabileceğiniz durumlar değil bunlar. Egemen Korkmaz, Webo benzer biçimde insanoğlu da samimiyetlerine güvendiğim insanoğlu… 

*Saha içine baktığın vakit kimi söylersin?

DS: Kabiliyet olarak değerlendireceksek Robin van Persie oldukca ayrı bir oyuncuydu. Sakatlık yaşamasaydı bambaşka şekilde katkı verebilirdi. Sadece Nani, Volkan Demirel, Kjaer de kendi mevkilerine gore oldukca yetenekli oyunculardı.  Souza ve Topal’ı da kabiliyet listeesine yazarım.

*Kısa kısa gidelim o vakit… En çalışkan oyuncu?

DS: Kuyt… Tamamen emek harcayarak buralara gelen bir oyuncu… Bir ihtimal Van Persie’den Nani’den teknik akapsite olarak geride olabilir fakat Kuyt oldukca akıllı bir oyuncu. Topun nereye gideceğini, duracağı yeri oldukca iyi bilen bir oyuncuydu. 

*En sinirli oyuncu?

DS: Emre Belözoğlu’nun sinirlenmesi sahiplenmeden doğar ve takıma pozitif yönde şekilde de bu sinir yansıtır. Bruno Alves’i katabilirim bu gruba… 

*En içine kapanık?

DS: İçine kapanıklıktan oldukca, mesafeli diyebileceğim bir oyuncu Simon Kjaer var. Karavaev de İngilizce bilmediği için onun sıkıntısını yaşadı ve içine kapanıktı. Moses’ı da yazabiliriz buraya…

*En sakin…

DS: Kadlec, Benzia, Soldado…

“‘En oldukca ben zırplarım, ben sevinirim’ demedim hiçbir vakit”

*Bence başarı göstermiş bir tercümandın. İnsanları rencide etmeyen, rakip ekip taraftarlarının da saygı duyduğu, işini iyi icra eden biriydin. Bu şekilde bir insan niçin işini bırakmak mecburiyetinde bırakıldı?

DS: Galatasaraylılardan, Beşiktaşlılardan da oldukca iyi tepkiler alıyorum. Bu beni oldukca mutlu ediyor. Bunu sağlayabilmek kolay değil. İş odaklı kalmaya çalıştığım için bu şekilde oldu herhalde… ‘Hiçbir vakit en güzel ben sevinirim, en oldukca zıplayan ben olacağım’ demedim hiçbir vakit. Beni insanoğlu işimle hatırlasın isterim.

“Son gün ayrılık haberini verdiler”

Niye ayrıldım? Bunu hissetmeye başlamıştım. ‘Artık kati gidiyorum’ diye düşünmüştüm fakat o dönem gerçekleşmedi bu. En beklemediğim dönemde oldu. Yenis ezonun başlamasına 24 saat kala oldu bu ayrılık haberi… 40 günlük bir süre vardı ve bunun 39. gününde söylediler bana…

“Bardak aslına bakarsan doluydu”

Ayrılan aslına bakarsan ben değilim. Görevime son verildi. Üzerine koya koya gitti bu iş. Bardağın aslına bakarsan yüzde 80’i doluydu. Ben de gördüğüm yanlışlara ses çıkardım ve iyice doldu bardak. Fakat o bardak benim elime sıfırla da gelmedi. 

“Pozisyonuma bakmadan bazı doğruları söyledim”

Benim kendi doğrularım vardı. Başkalarının doğrularına da saygı duyarım, ustalaşmış yaşamın gerçeklerine de saygı duyarım sadece pozisyonuma da bakmadan bazı yanlışları ben dile getirdim. Bu da yavaş yavaş bardağın kalan kısmını doldurdu. Esasen bizim coğrafyamızda doğruları seslendirmek de oldukca hoşuna gitmez insanların. 

*Pozisyonuna bakmadan bazı yanlışları dile getirmek doğru mudur peki? Sonuçta hepimiz çalmış olduğu yerdeki yanlışları her insana söylemesi imkansız. Bunun bir statüyle doğru orantılı sıralaması olması gerekmez mi?

DS: İnsanlar genel anlamda ‘Sen aslına bakarsan tercümansın, ne karışıyorsun’ diyor. Ben bunu yapmadım. Görüyorum şu demek oluyor ki yanlış yapılıyor. Olmuyor. Bazı şeyler sizin de iş alanınıza giriyorsa, ucu size de dokunuyorsa iş değişik. Uzmanı olduğunuz işe söz söyleniyorsa o vakit siz de karşı çıkarsınız. 

* Şu anda ne yapıyorsun?

DS: Bir menajerlik şirketinde çalışıyorum. Menajer değilim. Yurtdışıyla bağlantılar kuruyorum. Çevremi de kullanıyorum. Yeri ulaştığında geçirme görüşmeleri icra eden, gezi eden biriyim. Hayatımdan da memnunum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz