Dele Alli: Bu sevginin karşılığı şampiyonluk!

Beşiktaş Dergisi’nden Buse Nur Arslanoğlu’na konuşan 26 yaşındaki meşhur futbolcunun soru-cevap şeklindeki röportajı şu şekilde: 

– Ilk olarak birazcık çocukluğunuzdan adım atmak istiyoruz. Futbola olan ilginizin sokakta oynadığınız arkadaşlarınızdan değişik bir noktada bulunduğunu nasıl fark ettiniz? 

“Etrafımdaki arkadaşlarımdan hep daha iyiydim sadece gerçek bir fark bulunduğunu düşündüğümde on üç yaşımdaydım. Daha öncesinde hep eğlencesine futbol oynardım sadece kendimle ilgili ya da futbolla ilgili daha iyisini olabileceğimi ve olmak istediğimi o dönemlerde fark ettim. Sonrasında da birazcık daha futbola eğilmem icap ettiğini düşündüm şundan dolayı ötekilerden daha iyi olduğumu artık görebiliyordum. Sonucu vermemin peşinden esasen süreç de başlamış oldu benim adıma.”

– Yalnızca futbol kariyeriniz odaklı değil de hayatınızı düşünecek olursanız, “Dönüm noktam” dediğiniz bir an var mı? 

“On bir yaşlarında, evlat edinildiğim zamanlar benim için hayatımın dönüm noktasıydı. Net bir an söyleyemem bir ihtimal fakat o süreç hayatımı baştan sona değiştirdi. Hala içimde o çocuksu duyguların bulunduğunu da söyleyebilirim. Doğal ki bir şeyler değişti, büyüdüm fakat o duyguların da bir yerde hâlâ benimle beraber bulunduğunu farkındayım. Şu an 26 yaşındayım, hala değişik şeyler deneyimliyorum, deneyim ediyorum ve bunun bir sonu yok. Yaşam bir deneyimleme yolculuğu. Fakat değişiklik olarak spesifik bir süreçse sorunuz; cevabı, kesinlikle evlat edinildiğim dönemdi.”

– Peki, eğer o dönüm noktası olmasaydı; bugün Dele kim olurdu, nerede olurdu? Futbol, kendisinden yoksun kalır mıydı; yoksa bir uyanış gerçekleşirdi ve gene de burada olur muydu?

“Fazlaca zor bir sual. Bu mevzu hakkında ben de hep düşünüyorum. O bahsettiğim durum, hayatımı baştan sona değiştiren bir şeydi. “Olmasaydı, ne kadar değişik bir yaşam yaşardım acaba?” diye ben de kendime çoğunlukla sorarım fakat şu an bulunduğum yerde olmak hayatım süresince esasen hep hedefim olmuştu. Her insanın yolu, kaderi farklıdır. Ben bunun yazılmış olduğuna inanıyorum. Benim inancıma bakılırsa; olması gerekenler, bir halde kesinlikle oluyor, olmuştur ve olacaktır. Haliyle yazılanı yaşıyorum diye düşünüyorum. “Uyanış olurdu” demem mümkün mü, bilmiyorum sadece yaşamın beni götüreceği ve bana çizdiği yol, gene de bu olurdu diye tahmin ediyorum.”

“HAYAT BİR DENEYİMLEME VE SÜREKLİ OLARAK ÖĞRENME YOLCULUĞU”

– Yaşamı birazcık daha akışında yaşadığını anlıyorum cevaptan. İnişlerin ve çıkışların düşünüldüğünde de rutinden sıkılan ve sürekliliğe ters bir yapın bulunduğunu tahmin ediyorum. Öyleki misindir, yoksa olması ihtiyaç duyulan yerde alınması ihtiyaç duyulan aksiyonu mu alırsın? 

“Beni uzun süredir tanıyan insanoğlu, yakınlarım; ciddi olmam gerektiğinde ciddi olduğumu daima bilirler fakat yaşam da genel itibarıyla tecrübelerden durağan(durgun) elbet. İşler benim istediğim benzer biçimde gitmediğinde oldukça fazla negatif olmayı sevmiyorum, pozitif yönde bakmaya çalışan bir tarafım vardır. Bu yüzden inişten ziyade çıkışa odaklanan bir yapım var ki bu da kazandığım tecrübelerden biri esasen. Söylediğim benzer biçimde; yaşam bir deneyimleme ve devamlı olarak öğrenme yolculuğu. Yaşamı yaşarken bu iniş ve çıkışlardan bahsediyoruz fakat doğal ki bilincinde olmak gerekiyor; her çıkışın bir inişi de olabiliyor. Haliyle her şey istediğiniz benzer biçimde giderken de o duruma kendimizi oldukça fazla kaptırmamamız icap ettiğini düşünüyorum. Birazcık daha yere sağlam basmalıyız bir ihtimal, hem inişlerde hem de çıkışlarda. Tadını kaçıracak kadar zevk almaya da gerek yok bence. Her şey olması gerektiği ve hissetmeniz gerektiği kadarda kaldığında, dengeyi sağlamak oldukça daha kolay ve mümkün oluyor. Bir de kendime karşı daima dürüst davranırım. İnsanların ara sıra değişmemi istediği noktalarda ilk olarak kendime karşı dürüst oluyorum, kendi hissettiğim ve istediğim noktalara odaklanıyorum. Kendi istediğim benzer biçimde, olduğum Dele olmayı tercih ettim devamlı. İnsanların beni yönlendirmesinden ziyade, kendim olmak ve bu şekilde kalmak isterim daima.”

– Duygusal yönünüz nasıl? Daha doğrusal çizgilerle ilerleyen bir karaktersiniz sanırım. İçsel bir yapınız mı var?

“Evet, insanların hissettiğim şeyleri anlamasını ve bilmesini oldukça istemediğim için çoğu zaman içimde yaşamayı yeğliyorum sadece etrafımda iyi insanoğlu da var elbet. Yakın dostlarım var. Duygusal anlamda paylaşma ihtiyacım olduğunda onlarla da paylaşabiliyorum fakat onun haricinde oldukça fazla dışa yansıtmayı sevmeyen bir karakterim. Doğrusal ilerlemeye çalışıyorum ve daha içe dönük bir yapıdayım.”

“TÜM ZORLUKLARI YAŞADIM VE YAPTIĞIM HER ŞEYDEN BEN KEYİF ALDIM YA DA ALMADIM. SONUCUNU DA BEN YAŞADIM”

– MK Dons’ta sergilediğiniz performansla birçok kulübün dikkatini çekmiştiniz. Fazlaca erken bir yaşta da Premier Lig ekibi Tottenham’a transferiniz gerçekleşti. O günkü Dele’nin hayalleri nelerdi? 

“Daima hedeflerim ve hayallerim vardı. Benim zihnimde bu hedeflerin hiçbirisi de imkânsız benzer biçimde görünmüyordu bakacak olursanız. On dört yaşlarındayken de bana benzer sorular sorsaydınız, hep futbol içerikli cevaplar verirdim ki etrafımda soran insanoğlu oluyordu ve cevaplarım oldukça değişkenlik göstermiyordu. Hayallerimin odak noktası daima futboldu. İngiltere Ulusal Ekibi’nda oynamak, Premier Lig’de oynamak benzer biçimde durumlar… En başlara döndüğümüzde her insana oldukça mümkün benzer biçimde görünmeyen her şey aslen istediğim ve hayalini kurduğum durumlardı. Bu hedefler yolumu çizerken bana daima oldukça destek oldu şundan dolayı o hedeflere giden yolda yürürken, önüme çıkan engellerle de ona bakılırsa savaştım, savaşım ettim. Haliyle günün sonunda nerede olmak istediğimi hep biliyordum.”

– Hayatınız oldukça göz önündeydi. Ufak yaşlarınızdan itibaren adınızı duyduk, böyle de kalmayıp hayatınızın birçok ayrıntısına hakim olduk. Saha haricinde kendinizi kısıtlanmış hissettiğiniz dönemler kesinlikle olmuştur. Bunun tesiri neydi sizin üzerinizde? Kendimi sizin yerinize koyduğumda, sanırım yaşadığınız yaşamı yaşamaya, her anımın göz önünde olmasına cesaret edemezdim. 

“Haklısın, bu yaşamı bu denli göz önünde yaşamak, bildiğim ya da zannettiğimden daha zormuş aslen. Futbolculuk hayalleri kurarken, futbolun yalnızca futbol kısmını izliyordum. Futbolcuların yalnızca futbolculuklarını biliyordum. Hususi hayatlarıyla ilgili hiçbir bilgim yoktu; dolayısıyla futbolcu olmak benim için yalnızca futbol oynamaktı. Onun getirisi olan ünlülük ve göz önünde olma hali akabinde geldi ve ben bundan bir haberdim öncesinde. Bununla baş etmek de o dönemler sahiden asla kolay olmadı benim için. Aslen azca ilkin konuştuğumuz şeye tekrardan değineceğim; insanoğlu bana önerilerde bulunduğunda, “Şunu yapmalısın, bunu yapmalısın” söylediğinde, hep olmak istediğim insan olmaya çalıştım. Kendimi daha rahat ifade edebileceğim yolu takip etmeye çalıştım. İnsanlar bu durumdan hoşnut kalmadılarsa da bu durumlardan ben etkilendim, ben tüm zorlukları yaşadım ve yaptığım her şeyden ben keyif aldım ya da almadım. Sonucunu da ben yaşadım. Şunu da öğrendim ki; ne yapmış olursanız yapın, herkesi mutlu edemezsiniz. Bu mevzu benim için mühim bir noktaydı. İnsanlar beni ne kadar takdir ediyor ya da etmiyor; bu mevzuya da ne kadar takılıp, takılmamam icap ettiğini bu süreç içinde öğrendim. Günün sonunda ben de bir insanım. Hiç kimseye gidip ne yapması ya da yapmaması icap ettiğini söylemedim sadece ne yazık ki bana söyleyen oldukça fazla sayıda insan oldu. Doğrusu, insanların bana baktığında görmüş olduğu şey benim kendimi ifade etme şeklimdir. Beğenip beğenmemek ise insanların kendi kişisel fikridir.”

– Birazcık futbola dönelim isterim. Merkez orta saha pozisyonundan sekiz numaraya evrildiniz sadece aslolan farkı üçüncü bölgede yarattınız. İngilizlerin, “gölge forvet” diye tabir etmiş olduğu bir oyun yapısına sahipsiniz. O parlak döneminizde de saha içinde özgür bir oyun anlayışınız vardı. Kendinizi en rahat hissettiğiniz oyun sistemi nedir? 

“Cevabı oldukça zor bir sual benim için. Altyapı eğitimini alırken santrfor olarak oynamaya başladım sadece o bölgede birazcık yavaş bir gelişim gösteriyordum. Bundan dolayı de forvetten defansif orta saha pozisyonuna çektiler beni. Oradaki ikili mücadelelerden daha azca etkileneceğim için bu bölgede daha iyi bir performans sergileyebileceğimi düşündüler. Bu durumun da beni pozitif yönde yönde etkilediğini düşünüyorum şundan dolayı bir atak futbolcusu mantalitesiyle o mevkide oynarken, yapmam gerekenleri ve almam ihtiyaç duyulan aksiyonları da bilerek oynuyordum. Tottenham’a gittiğimde Teknik Direktörümüz Pochettino, beni forvet arkası pozisyonunda oynatmak istediğinde santrforun ne düşüneceğini tahmin etmeme destek oldu altyapı tecrübelerim. Aslına bakarsanız o bölgeden başlayarak değişik pozisyonları deneyimleme fırsatım olmuştu. Santrforun arkasında oynarken, onun benzer biçimde düşündüğüm ve yapacağı koşuları, alacağı pozisyonları da tahmin edebildiğim için yarattığı boşlukları değerlendirmek benim için oldukça daha kolay oldu. Arkada oluşan boşlukları çözümleme edebilmek oldukça kolay oluyordu haliyle o bölgede alacağım aksiyonlar mevzusunda iyiydim. O dönemler oldukça fazla skor yaptım, skor katkısında bulundum fakat altı ya da sekiz numara pozisyonlarında oynarken de devamlı oynadığım futboldan oldukça keyif alıyordum. Ben futboldan keyif alıyorum. Bu yüzden hem müdafa hem de atak ağırlıklı oynarken her ikisinden de oldukça mutluyum. Futbolda yetişirken de her iki duruma da adapte olarak yetiştiğim için saha içinde iki tarafta da oldukça keyif alıyorum. Maç esnasındaki oyun anlayışınız da doğal ki rakibe bakılırsa şekilleniyor birazcık. Top ya sizde ya da rakipte daha çok oluyor. Topun çoğunlukla bizde olduğu karşılaşmalar benim için daima daha zevkli oluyor doğal. Ve fakat müdafa yapmamız ihtiyaç duyulan bir karşılaşmada, naturel yeteneklerimle bunu da yapabileceğimi biliyorum. Sekiz ya da on; her ikisini de oynamaktan keyif alıyorum.”

– Kafanız yukarda futbol oynama alışkanlığına sahipsiniz ve tüm futbolculuk özelliklerinizin yanında kim bilir bu saha içinde işinizi en oldukça kolaylaştıran etkenlerden biri. Oyunu oldukça kolay okuyabiliyorsunuz. Peki, bunun size bir mesuliyet da getirdiğini düşünüyor musunuz? 

“Evet, sadece mesuliyet almak benim için hiçbir dönemde mesele da olmadı. Kendi oyun tarzım, egoist olmayan bir oyun stili esasen. Bir destek, yardım gerekiyorsa eğer saha içinde, ben de orada olmak ve destek olmak isterim elbet. Kaldı ki bu şekilde bir futbolcu olmak istiyorsanız, etrafınızda olanlara egemen olmak zorundasınız sadece bir taraftan da futbol, bir ekip oyunu. Bu yüzden maç içinde olan her şey herhangi bireysel bir durumun sonucunda olmaz; bir bütünün sonucunda gerçekleşir. Haliyle saha içindeki tüm ekip arkadaşlarınızın ayrı ayrı sorumluluklar alması gerekir; sonucu iyi de olsa, fena de olsa. Bu mesuliyet alma durumu da benim için hiçbir süre bir mesele teşkil etmedi. Yapmam ihtiyaç duyulan ve sevmiş olarak yaptığım bir durum.”

– Ve doğal, “Tottenham’ın altın evladı!” Bir taraftan da gelecek vaat eden futbolcular sıralamasında hep zirvede gördüğümüz isminiz. O parlak dönem ve genç yaşta kazanmış olduğunuz başarılar size neler hissettiriyordu?

“Fazlasıyla heyecanlı hissediyordum. Sonunda oldukça gençtim. Saha içinde değil yalnız, saha haricinde da oldukça gençtim ve öğrenmem ihtiyaç duyulan, deneyimlemem ihtiyaç duyulan birçok şey vardı. Üstelik yalnız bir futbolcu olarak değil, insan olarak da deneyim etmem ihtiyaç duyulan birçok şey vardı. Bu yüzden saha içinde ve saha haricinde olan pek oldukça durumda göz önünde olmuştum o dönemlerde ve fakat gene aynı süreç, benim bir insan olarak olgunlaşmamı ve büyümemi de elde eden süreçti. Saha içinde bir futbolcu olarak da birçok şey öğrendim doğal ki. Bu öğrendiklerimi de insanlarla ve genç futbolcularla paylaşıp, onlara da öğretmek adına hayatımın bazı noktalarında daima kullanıyorum. Sadece o dönemler başarabileceklerim ya da mümkün olan şeyler benim için sahiden sınırsızdı ve hakkaten keyifli zamanlardı da hem de.”

– Oyun stilinizi asla bilmeyen birine tek cümleyle anlatmak istesem, “Ronaldinho’nun heybetli futbolu ve Gerrard’ın asla pes etmeyen stilinin bir sentezi” derim. Peki, sizin için tarzınıza tesir ettiğini düşündüğünüz ya da hemen hemen ufak yaşlardan itibaren izlemekten keyif aldığınız adlar kimler? 

“Teşekkür ederim, şahane bir sual bu benim için şundan dolayı tam olarak bu iki isim. Bu mevki itibarıyla en büyük iki futbolcu benim için Ronaldinho ve Gerrard’dır. Steven Gerrard’ı bilhassa ulusal ekip özelinde seyretmek de oldukça bambaşka bir duyguydu kendi adıma. Başarıya aç, tutkulu bir futbolcuyu seyretmek benim için oldukça büyük bir örnek teşkil ediyordu o dönemlerde. Ronaldinho’nun ise sahada kendini ifade etme ve betimleme şekli bambaşkaydı. Oynarken, kendi karakterini de tanıyabiliyordunuz. Bir tek futbolculuğunu yansıtmıyordu; hayata bakış açısını, saha dışındaki karakterini de gösteriyordu futbolseverlere. Bu iki isim sahiden izlerken oldukça keyif aldığım ve devamlı örnek aldığım futbolculardı. Bu yüzden sizden bu yorumu duymuş olmak da beni fazlasıyla mutlu etti.”

– En üst seviyeye beraber geldiğiniz isim Pochettino’ydu. Kariyerinizde hususi olarak etkili bulunduğunu düşündüğünüz bir teknik direktör var mı? 

“Ustalaşmış kariyerim anlamında evet, kesinlikle Pochettino’dur. Bana oldukça güvendi ve yalnızca kendisi değil doğal ki, tüm ekibi için konuşuyorum, hepsi bana oldukça güvendiler. Kendimi istediğim benzer biçimde ifade etmeme olanak sağladılar. Bir anlamda özgür kıldılar. Bununla beraber bir ustalaşmış olmanın ne demek bulunduğunu ve aradaki o ince çizgiyi de oldukça iyi biliyorlardı. Beni oldukça iyi tanıyorlardı. Haliyle beni ara sıra hata yapmaktan da alıkoymadılar. Hata yapmama da müsaade ettiler ve bunu saha içinde de saha haricinde da yaptılar. Daha sonrasında da benimle daima konuşup, her tecrübemden bazı deneyimler kazanmamı sağladılar. O dönemler genç bir insandım ve bu durum o yaşlar için oldukça mühim bir şey. Futbol oynasanız da oynamasanız da, yaptığınız meslek ne olursa olsun, o genç insana o şekilde dokunulması bana kalırsa oldukça kıymetli bir hareket. Aslen ana odak birazcık da bu bahsettiklerim şundan dolayı futbol, işin kolayıdır. Dolayısıyla bulunduğunuz yerde bu serbestlikle, bu öz güvenle oynamak, bunun getirmiş olduğu başarıları taraftarlarla paylaşarak yaşamak oldukça hususi duygulardı kendi adıma. Benim için Pochettino, oldukça mühim bir insandır.”

– Beşiktaş ile anlaşmaya vardıktan sonrasında teknik direktör Valerien Ismael ile neler konuştunuz? 

“Teknik direktörümüzle aramızda sahiden şahane bir diyalog geçti. Hedeflerimi ve isteklerimi ona aktarabilmek benim için oldukça önemliydi. Onun fikirlerinin de benimle örtüşüyor olması aynı derecede oldukça mühim elbet. Kendisiyle konuştuktan sonrasında da olmam ihtiyaç duyulan yerin Beşiktaş olduğu daha da netleşti zihnimde. Kaldı ki ulaştıktan sonra da kendimi, konuştuğumuz benzer biçimde ifade etmemi istedi. Bu da oldukça kıymetli bir durum doğal ki. Bununla beraber ikimizin de hedefleri var ve bu da mühim bir detay. Geldiğimde gördüğümse; benim, takımın ve teknik direktörümüzün zihinleri, istekleri oldukça örtüşüyor. Ben de buraya bir şeyler kazanmaya geldim elbet. Bununla beraber buradaki insanlara da neler yapabileceğimi göstermeye geldim. En başından itibaren bana oldukça güvendi, o itimatı sezmek de benim için oldukça mühim.”

– Birazcık da Dele’nin kendi anlatımıyla, saha dışındaki karakterini tanımak isteriz doğal ki… Dele’nin cümleleriyle, siz nasıl birisiniz? 

“Fazlaca sakin bir insanımdır, fazlasıyla rahatımdır. İnsanlar beni anlamayı birazcık zor buluyor aslen, anlamakta zorlanırlar sadece o kadar da zor bir karakter değilimdir. Yaşamın birçok anından keyif almaya çalışan bir yapım var. İnsanın kendini anlatması bir fazlaca zormuş fakat sanırım özümde bu şekilde biriyim.”

– Oyun oynamayı oldukça sevdiğinizi de biliyoruz. Sizin benzer biçimde bundan oldukça keyif alan bazı futbolcular, kariyerini noktaladıktan sonrasında ustalaşmış olarak buna yönelebileceklerini de söylüyorlar. Sizin de aklınızda bu şekilde bir opsiyon var mı, yoksa yalnız keyif almak adına mı oynuyorsunuz? 

“Yaşam ne getirecek asla bilemeyiz doğal ki. Bu sebeple direkt olarak bir yanıt veremiyorum bu soruya. Oyun oynamaktan oldukça keyif alıyorum. Aşırı ciddiye almıyorum aslen, oldukça iyi bir hobi şu an için yalnız. Ustalaşmış futbolculuk kariyerim başladıktan sonrasında beni rahatlatan ve üzerimdeki stresi alan bir kaçış oldu benim için bilgisayar oyunları sadece o kadar da iddialı değilim sanırım bu mevzuda. Bu yüzden oldukça bir şey söyleyemiyorum. Organik gelişen bir kabiliyet oldu, bilhassa üstüne düşmedim. Sadece bu e-spor konusunu bir fazlaca inceledim ve inceleyince, ne kadar bambaşka bir alan bulunduğunu ve e-spor oyuncularının da ne kadar iyi ve yetenekli olduklarını fark ettim. Ustalaşmış e-spor oyuncularının ne kadar iyi olduklarını göz önünde bulundurursam, ben o denli iyi değilim diye düşünüyorum. Haliyle kendimi o alana atmam birazcık zor olabilir. Kendilerine ve yaptıklarına da oldukça büyük bir saygı duyuyorum. Sadece bilgisayar oyunları oynamaktan müthiş bir zevk aldığımı da söyleyebilirim. Zihninizi diri tutan da bir durum hem de bu etkinlik. Bunu arkadaşlarınızla online bir alanda yapıyorsanız, sosyalleşme aracı da bir taraftan. Fakat şu an için bu durumu ustalaşmış bir halde yapmayı düşünmüyorum açıkçası.”

– İkonikleşen gol sevincinizden de anlatmak isteriz doğal. Anlamı neydi? 

“Dünya Kupası döneminde ekip arkadaşlarımdan birisi o hareketi göstermişti. Dünya Kupası bitti ve dostlarımla kendi aramızda o hareketi yaz süresince yeniden etmeye devam ettik şundan dolayı kimileri yapabiliyordu, kimileri yapamıyordu. Haliyle keyifli oluyordu. Sonrasında yaz bitti, bir maçta gol attım ve o hareketi yaptım. Peşinden ikonikleşti sadece benim için yalnız arkadaşlarıma keyifli bir ileti gibiydi.”

– Ve sonrasında tüm dünya halletmeye başladık… İlk birkaç seferde yapamadığım için de bir fazlaca hırslandığımı hatırlıyorum ayrıca.

“Evet, tüm dünya halletmeye başladı sahiden. İlk değilsin inan ki. O dönem toplumsal medya üstünden de etrafımdaki öteki insanlardan da birçok ileti alıyordum, “Nasıl yapıyorsun, bizlere de öğret, oldukça zor bu hareket” şeklinde. Bana kalırsa taktiğini fark ettiğinde oldukça zor olmasa gerek sadece evet, yapamayanlar da hâlâ var.”

– Birazcık da Beşiktaş’a dönelim istiyoruz… Kariyeri için yeni bir kıvılcım arayan adlar adına hep oldukça doğru bir adres oldu kulübümüz. Formamızı giydiğiniz iki karşılaşmada da performansınızı keyifle izledik. Beşiktaş’a neler katmak istiyorsunuz? Kulübümüzle ilgili geleceğe dönük hedefleriniz var mı?

“Şampiyonluk! Buraya ulaşmadan önce, Beşiktaş’ın benim için ne denli mükemmel bir deneyim olacağını tahmin etmiyordum. Geldiğimden beri burada gördüğüm bu sevgiyi ne tahmin etmiştim ne de hayal etmiştim. Bu da bana oldukça anlam ifade ediyor. Bu sevginin karşılığında kendimi rahat hissedebileceğim ve vermek istediğim tek geri dönüş taraftarlara bir şampiyonluk armağan etmek olacaktır. Sadece bu şekilde bunun karşılığını verebilmiş hissederim. Şampiyonluk haricindeki herhangi küçük bir ihtimal de benim için hedefe erişilmiş bir durum olarak kalmayacak zihnimde. Bu yüzden kesinlikle şampiyon olmak isterim ve haliyle zor geçeceğini bilmeme karşın tüm sezonu müthiş bir merakla deneyimlemek isterim.”

“BU SEVGİNİN KARŞILIĞINDA VERMEK İSTEDİĞİM TEK GERİ DÖNÜŞ ŞAMPİYONLUK!”

– Teklif aldığınızda ilk düşünceleriniz neler oldu? Beşiktaş ile ilgili merak ettiğiniz ilk unsurlar nelerdi?

“Fazlaca şey öğrendim. Tutku, talep, arzu, bağlılık… Her şeyden ilkin de insanların tutkusu dikkatimi çeken unsurlardandı. Bu bahsettiğim durum da benim için hayal edebileceğim birçok şeyin ötesinde. İngiltere’de büyümek, orada oynamak, orada yetişmiş olmak… Premier Lig’deyken zihniyetiniz tamamen değişik fakat oradan çıkıp bu şekilde bir atmosferin içine girmek, bu tutku ve arzuyu görmek benim için hem bambaşka bir deneyim hem de birçok anlam ifade eden, hayal edemeyeceğim kadar mühim bir detay. Beşiktaş taraftarlarındaki tutku, bana bambaşka duygular hissettiriyor ve karşılığını verebilmem adına içimdeki dürtüyü uyandırıyor.”

– Aktarma sürecinde taraftarlarımızın almış olduğu garip aksiyonlar dikkat çekiyor çoğu zaman. Mesela, Weghorst’un evine Türk yiyecekleri göndermişlerdi. Sizin aktarma süreciniz süratli gelişmiş olsa da izahat yapılana kadar taraftarlarımız bir fazlaca heyecanlıydı. Sizi şaşırtan benzer durumlar yaşandı mı o süreçte?

“Hayır, sadece benim aktarma sürecim sizin de söylediğiniz suretiyle birazcık süratli gelişti ve haliyle o şekilde bir durum deneyim etmedim. Sadece süreç yavaş ilerleseydi inanırım beni oldukça şaşırtacak aksiyonlar alırlardı. Beşiktaş’a gelme ihtimali doğduğu andan, işin gerçekleşmesi içinde geçen süre oldukça süratli oldu sadece havaalanına indiğim ve taraftarların beni karşılamasını gördüğüm an, benim için oldukça farklıydı sahiden. Sanırım, gece iki buçuktu saat ve o saatte o şekilde bir şey asla beklemiyordum itiraf etmem gerekirse. Oldukça şaşırtan ve çokça mutlu eden bir deneyim oldu kendi adıma.”

– Türkiye Süper Ligi, Beşiktaş ve taraftarlarımızla ilgili bu kısa süre içinde ilk izlenimleriniz neler oldu?

“Beni şaşırtan oldukça fazla unsur var. Kulüplerin birbirleri arasındaki o rekabetçi ortam oldukça dikkat çekici. Şu ana kadar gördüğüm her takımın ve taraftarın kulübüne olan tutkusu ve bağlılığından bahsediyorum doğal. Şimdiye kadar gördüğüm, sahiden saygıyı hak eden bir futbolseverlik egemen burada. Bilhassa kendi kulübümüz Beşiktaş üstünden de konuşacak olursak, kısa süre içinde gördüğüm bu ilgi ve ilgi, taraftarlarımızın tutkusu ve yaklaşımı sahiden çok büyük. Bu deneyim birçok futbolcunun ulaşmadan önce hayal edebileceği şeylerin oldukça ötesinde bir durum. Mükemmel bir takımımız var ayrıca. Başka iyi takımlar da var ve vardır da elbet sadece zor bir sürem olacağı esasen malum. Ligin yarışmacı ve rekabetçi durumu da bu yüzden ortaya çıkıyor. Netice olarak şu ana kadar gözlemlediğim ve edindiğim tecrübeler hep pozitif yönde sürüyor. Söylediğim benzer biçimde, zor olacak sadece heyecanla da temenni ediyorum şampiyon olmayı.”

– Son olarak Beşiktaşlı taraftarlarımıza vermek istediğiniz mesajlar nedir? 

“Deneyim etmeme ve deneyimlememe katkı verdikleri her şey için teşekkür ederim. Ben de onlara bunun karşılığında yüzde yüz yirmiyle katkı vermek isterim. En mühim hedefim, onlar için elimden gelenin fazlasını yapmak olacak. Sahada olduğumuz her an onların da bir şeylerden zevk almasını isterim ve lütfen alsınlar da şundan dolayı ben o şekilde yapıyorum. Şimdiye kadar yaptıkları her şey için yeniden yeniden teşekkürler. Hep beraber şampiyonluğa ulaşmamız adına elimden gelenin fazlasını yapacağımdan yana hiçbir şüpheleri olmasın lütfen.”

DHA

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz