Servet Çetin: Luciano, Lugano ve Kjaer'in yanında Szalai ve Kim stoper değil!

Hem Fenerbahçe ‘de hem Galatasaray ‘da forma giydi. Süper Lig’de toplam 4 kez şampiyonluk luğu yaşadı. 59 kez A Ulusal ekip forması giydi. Gittiği her takımda tatlı sert müdahaleleri, hırsı ve profesyonelliğiyle takdir kazanmıştır. Türk futbolunun mühim isimlerinden Servet Çetin, verdiği röportajda mühim açıklamalar yapmış oldu.

“ABİMİN YERİNE MAÇA ÇIKTIM, FUTBOLCU OLDUM”

– Futbola nasıl başladınız?

Mahallemizde Kalımlı abi isminde biri vardı. Kartalspor’un alt yapı seçmelerine götürdü. Beni beğendiler. Fakat o dönem Kartalspor’un tesisleri tadilatta olduğundan Cevizli’de idman yapıyorlardı. Benim de Cevizli’ye trenle gidip gelmem lazımdı. Fakat param olmadığı için trene kaçak binmem gerekiyordu. Korktum ve gitmek istemedim. Benden bir yıl sonrasında biraderim İrfan, Kartalspor’a yazıldı. Oranın lisanslı futbolcusu oldu. Tadilat bitmişti ve Kartal’da idman halletmeye başlamışlardı. Bigün kardeşim İrfan’ın hocası eve telefon açtı. ‘Bugün hazırlık maçımız var. İrfan evde mi?’ diye sordu. ‘Yok’ dedim. ‘Peki sen top oynamasını biliyor musun’ dedi. Ben de ‘Evet’ diye yanıt verdim. O gün maça gittim ve oynadım. Beni yeniden beğendiler. Bir süre sonrasında da Kartalspor’un lisanslı oyuncusu oldum.

“MAHALLE MAÇLARINDA GOLLER BENDEN SORULURDU”

-Futbola başladığınızda mevkii olarak gene stoper miydiniz?

Mahalle takımlarında oynarken forvettim. Fakat öyleki bu şekilde forvet değil. Hareketli, acele, gol vuruşları iyi olan bir oyuncuydum. Sonrasında boyum ve fiziğim birden gelişince ilkin sağ bek sonrasında da stopere kaydım.

“KİMSEYİ İDOL OLARAK GÖRMEDİM”

-İdolünüz yada fanatik olduğunuz bir futbolcu var mıydı?

Futbol hayatımda kimseyi idol olarak görmedim. Doğal ki beğendiğim, takdir ettiğim oyuncular vardı fakat onlar şeklinde olamayacağım için idolüm yoktu. Devamlı kendimi geliştirip bir bölgelere gelmeye çalıştım.

“AİLEME PARA VERDİKÇE HIRS YAPTIM”  

-Denizlispor’da yıldızınız parladı. O dönem günün birinde Fenerbahçe’de oynayabileceğinizi hayal ediyor muydunuz?

Çocukluk yıllarımda maddi durumumuzdan dolayı stada gidip büyük takımların maçlarını izleyememiştim. Kartalspor’da oynamaya başladıktan sonrasında oradaki antrenörler ve yöneticiler, ’Bu çocuk iyi bölgelere gelecek. İleride büyük takımlarda oynayacak.’ dediklerini duyuyordum. Kartalspor’da A Ekip’a çıktıktan sonrasında ben de hedeflerimi yükselttim. Hemen hemen 16-17 yaşlarında para kazanmış olmam da beni şevklendirdi. Zira ailemin durumu iyi değildi. Ben de kazandığım parayı onlara verdiğim süre mutlu oluyordum. Daha oldukça çalışmaya ve azim göstermeye başladım. Hatta biraderim İrfan, benden daha yetenekli olmasına karşın o bir bölgelere gelemedi. Ben ise emek harcama hırsımla devamlı ilerledim. Başlangıçta buralara kadar gelmek hayaldi. Futbol dünyasının içine girip çalıştığın süre kapıların açılacağını gördüm.

“DAUM İSTEDİ, FENERBAHÇE PARAYI BASTIRDI”

-Fenerbahçe’den teklif nasıl geldi?

Daum, beni beğenmiş ve tercümanı Murat Kuş aracılığı ile temasa geçmişti. O dönem Galatasaray da beni istiyordu. Bana karşılık futbolcu artı para veriyorlardı. Fakat Fenerbahçe, bonservisimin tamamını parayla satın almak istediği için Denizlispor beni oraya yönlendirdi.

“ÜMİT MİLLİ TAKIM’IN YARISI ORADAYDI”

-Fenerbahçe’deki ilk günlerinizde takıma adapte olmakta zorlandınız mı?

Zorlanmadım. Zira Umut Ulusal Ekip’ın çekirdek ekibinin nerdeyse tamamı Fenerbahçe’ye aktarma olmuştu. Selçuk Şahin, Serkan Balcı, Kemal Aslan, Mahmut Hanefi, Tuncay Şanlı, Volkan Demirel şeklinde adlar oradaydı. O nedenle uyum problemi yaşamadım. Yalnız ilk haftalarda Daum beni oynatmayınca birazcık oldu. Sonrasında forma giymeye başladım ve toparlandım.

“ZİCO GELİNCE BANA YOL GÖRÜNDÜ”

-Fenerbahçe’de iki şampiyonluk yaşamanıza karşın Sivasspor’a gittiniz. Bunun sebebi neydi?

Aslen Fenerbahçe ile 3 senelik sözleşmem bittikten sonrasında benle 3 yıl daha mukavele yaptılar. Sürem başlangıcında Zico Hoca geldi. Arkasından Lugano ve Edu aktarma edilince beni oynatmayacaklarını sezdim. Bunun üstüne Sivas’a gitmeye karar verdim. Doğal Fenerbahçe kalsaydım Sivas’takinden daha oldukça para kazanacaktım. 3 yıl güvence param vardı. Fakat ben oynamayı tercih ettim ve Sivas’a gittim.

“FENERBAHÇE’YE PARA KAZANDIRARAK GİTTİM”

-Gitmeden ilkin Fenerbahçe ile görüştünüz mü?

Ben Denizlispor’dan Fenerbahçe’ye devasa yükseklikte bir bonservisle aktarma olmuştum. Sivas beni istediğinde ben koşul koşmuştum; ‘Bonservisimi de alırsanız gelirim, kiralık olarak gelmem’ demiştim. Sivas da bonservisimi aldı.

“AZİZ BAŞKAN ÖNCE FIRÇA ATARDI, SONRA SAKİNLEŞİRDİ”

-Aziz Yıldırım’ın sizi ofisine çağırıp ‘Senin futbol yaşamını bitiririm’ söylediği doğru mu?

Aziz Başkan beni oldukça severdi. Oynamadığım için agresif tavırlar sergiliyordum. Takımda negatif bir durum yaşandığında bir tek beni değil herkesi toplardı. Ben de oynamadığımdan dolayı birazcık fevri davranıyordum. O da buna kızıyordu. Yanına gittiğim süre kızgınlığından bana bunu söylemiş oldu. Bana kıymet veriyordu. O nedenle aramızda bu biçim diyaloglar yaşanabiliyordu.

-Aziz Yıldırım’ın kılık kıyafetlerinize bile karışması sizi nasıl etkiliyordu?

Genel anlamda takımdaki hepimiz ondan çekiniyordu. Fakat ben Aziz Başkan’ın huyunu bildiğim için onunla aram iyiydi. Örneğin onun yanına gittiğim süre fırçalıyordu. Sonrasında da sakinleşiyordu. O nedenle benim için sorun olmuyordu. (Gülerek)

“DAUM, İSTESEYDİ BENİ KOVDURURDU”

-Christoph Daum ile aranız nasıldı? Size karşı önyargılı bulunduğunu düşünüyor musunuz?

Beni Fenerbahçe’ye Daum aldırdı. Bana karşı hiçbir önyargısı yoktu. Daha ilkin anlatmıştım. Beni oynatmadığı süre odasını basmıştım. O hikâyeleri hepimiz biliyor. Şu demek oluyor ki Türk bir hocaya yada değişik bir teknik direktöre bunu yapsaydım kesinlikle kadro dışı bırakırdı. Adam kibirli değildi. Benim oynama isteğimi görmüş oldu. Bu yüzden bana yaptırım uygulamadı. Tam tersi devamlı destekledi ve sonunda oynattı. Söylediğim şeklinde Daum’un yerinde başka bir hoca olsaydı kim bilir beni Fenerbahçe’den göndermişti.

“SÖZÜMÜ TUTTUM, GALATASARAY’A GİTTİM”

-Sivasspor’da gene eski günlere döndünüz ve peşinden bir başka büyük kulübe Galatasaray’a aktarma oldunuz. O süreçte neler yaşadınız?

Ben Fenerbahçe’den ayrılırken Burcu Esmersoy’un NTV’deki bir programına konuk olmuştum. Bana,’Fenerbahçe’den gidiyorsunuz, bundan sonraki hedefiniz nedir?’ diye sormuştu. Ben de ‘Sivas’a gidiyorum fakat Ulusal Ekip’da oynayıp yeniden büyük bir takımda forma giymek isterim.’ diye yanıt vermiştim. Bir ihtimal bu cevabım insanlara inandırıcı gelmemişti. Genel anlamda büyük takımdan ayrıldıktan sonrasında konsantre olmakta sorun yaşadığınız için daha aşağı seviyelere gidiyorsunuz. Sonrasında sürem bitimine haftalar kala Galatasaray ile anlaştım. Hatta Aziz Başkan da aradı. ‘Bizlere dön’ dedi. Fakat Galatasaray’a sözüm vardı. Oraya gittim.

“GALATASARAY’DAKİ KUPALARA KATKIM DAHA FAZLA”

-Galatasaray’da da iki şampiyonluk gördünüz. Hangi takımda yaşadığınız şampiyonluklar sizin için daha anlamlıydı?

Fenerbahçe’nin ilk şampiyonluğunda yeteri kadar forma giyemedim. İkinci yıl full oynadım. O şampiyonluk benim için daha anlamlıydı. Zira ben takıma yararlı olduğum süre mutlu oluyorum. Keza Galatasaray’da devamlı oynadığım için o iki şampiyonluk da benim adıma değerliydi.

“İKİ TAKIMDA OYNAMAK HERKESE NASİP OLMAZ”

-Jübile yapma imkanınız olsa hangi takımın formasıyla sahalara veda etmek isterdiniz?

Fazlaca zor bir sual… Onu asla düşünmedim. İkisi de ülkemizin kıymetli kulüpleri. İki takımda da forma giyindiğim için oldukça şanslıyım. Doğal o zamanki şartları da göz önünde bulundurmak lazım fakat şu an bu mevzuyla ilgili bir şey söyleyemeyeceğim.

“FENERBAHÇE TARAFTARI DAHA COŞKULUYDU”

-Yandaş baskısını hangi takımda daha çok hissediyordunuz?

Doğal ki Fenerbahçeli taraftarı daha coşkulu. Başarıya ulaşmış olduğunuz süre ikisinde de sorun yaşamıyorsunuz. Başarısızlıkta ise iki kulüpte de futbol oynamak oldukça zor. Devamlı kazanmalısınız. Beraberlikte bile mutlu olmayan yandaş kitlesine sahipler. Her yıl şampiyon olmalısınız. İkincilik başarı olarak görülmüyor.

“RİJKAARD’I KURTARDIM FAKAT YARANAMADIM”

-Galatasaray’da teknik direktör Frank Rijkaard ile niçin yıldızınız barışmadı?

Büyük bir sorun yaşamadım aslına bakarsak. Bir kez oldu bir tek. Eskişehirspor’la maçımız vardı. Fena gidiyorduk. Yenik olsak büyük olasılıkla Rijkaard gönderilecekti. Ben o maçta oldukça iyi oynadım. Gol attım ve maçı kazandık. Sonrasında Ulusal Ekip’a gittim. Orada da oynadım. Ulaştıktan sonra Karabükspor maçımız vardı. Sebepsiz bir halde antrenmanda beni oynatmayacağını belli etti. Bu duruma bozuldum doğal. Beni niçin oynatmadığını açıklamasını bekledim. Bunu yapmayınca aramızda sorun oldu.

“RIZA HOCA VE FEYYAZ UÇAR’IN YERİ BAŞKA”

-Kariyerinizde fark yaratan hoca var mıydı?

Rıza Çalımbay diyebilirim. Onunla bağlarımız oldukça değişik. Daha Birinci Lig’de onun takımında oynadım. Gene futbolu bıraktıktan sonrasında ilk kez Rıza hocanın yanında antrenörlük halletmeye başladım. Fakat Feyyaz Uçar’ın da benim kariyerimde katkısı var. O süre Göztepe’de Rıza hocanın yardımcısıydı. Ben Kartalspor’da oynarken Feyyaz hoca da Çanakkale’de destek antrenördü. Onlara karşı oynarken beni beğenmiş ve Rıza hocaya tavsiye etmiş. Aynı şekilde Kartalspor’un alt yapısındaki Necmi Reis ve Yücel Hoca’nın da isimlerini anmam gerek. 

“DAHA ÇOK GOL ATABİLİRDİM” 

-Nerdeyse bir forvet kadar golcüydünüz. Hatta şimdiki bazı forvetlerden bile daha iyiydiniz. Bu özelliğinizi neye borçlusunuz?

Bir ihtimal çocukluk yıllarımda forvet oynamanın da katkısı vardır. Gole gerekseme olduğu 

zamanlarda atağa çıkmayı seviyordum. Duran topların neredeyse hepsinde ileriye gidiyordum. Daha çok gol atabilirdim. Fazlaca kaçırdığım gol fırsatları oldu.

“PARTNERLERİME LAF SÖYLETMEM”

-Stoper hattında en iyi anlaştığınız partneriniz kimdi?

Fenerbahçe’de Luciano, Önder (Turacı), Deniz Sulh ile oynadım. Galatasaray’da da Song, Emre Aşık, Gökhan Zan, Emre Güngör vardı. Şu demek oluyor ki oldukça sayıda oyuncuyla beraber oynadım. Hiçbirine haksızlık edemem. Birçoğu ile Ulusal Ekip’da da beraberdik. Bu yüzden hususi bir isim veremeyeceğim.

“SHEVCHENKO’YU ÖNDER KAÇIRDI, İHALE BANA KALDI”

-Futbolculuk kariyerinizde sizi en oldukça zorlayan rakip oyuncu kimdi?

Valla gündemde devamlı ‘Döndürmeyin Shevchenko’yu’ hikâyesi var ya…Onunla ilgili onlarca kere açıklamalar yaptım. O maçta ben Gilardino ile adam adama oynadım. Önder Turacı, Shevchenko’yu marke ediyordu. Onu Önder kaçırdı, vaka bana patladı. Bunu bir de sizin aracılığınızla yeniden hatırlatayım. Fakat şunu söyleyeyim; hani Türkiye Kupası maçlarında alt liglerden maçlar oynanıyor ya; en oldukça o maçlarda zorlanıyorduk. Konsantre olmakta sorun yaşıyorduk. Nasıl olsa turu geçeriz diyorduk. İşte kimi zaman o zayıf takımların forvetleri karşısında zorlanırdım. Sadece kaliteli forvetlere karşı devamlı iyi oynadım. Daha iyi motive oluyordum. 

“KALİTELİ FORVETLERE KARŞI KÖTÜ MAÇIM YOK”

-Shevchenko ile ilgili hususi bir sorum vardı. Fakat siz sormadan cevapladınız. O süre Portekizli yıldız Ronaldo’yu bir ulusal maçta nasıl durdurduğunuzu anlatır mısınız?

Bir ulusal maçta değil bir tek. Benim en oldukça karşılaştığım santrafor yada kenar oyunculardan biri Ronaldo’dur. Onunla Umut ve A Ulusal takımlarda, Real Madrid maçlarında oldukça sık karşılıklı oynadım. Söylediğim şeklinde iyi forvetlere karşı daha iyi konsantre oluyorum. Dönerek bakıyorum; ulusal maç ve Avrupa’daki maçlarımda iyi santrforlara karşı fena bir maçımı hatırlamıyorum. Shevchenko vakasında benim onu döndürmeme olasılığım yoktu. Gilardino ile adam adama oynuyordum. Shevchenko, Önder’in adamıydı. Shevchenko, o denli gol atınca üzerimize yapıştı.

“RONALDO İLE TEKRAR KOZLARIMIZI PAYLAŞMAK İSTERDİM”

– A Ulusal Ekip’ın Portekiz ile maçı var. Ronaldo’nun karşısına yeniden çıkmak ister miydiniz?

Oynamayı oldukça arzu ederdim. Aslına bakarsan futbolu sakatlığımdan dolayı erken bıraktım. Bir ihtimal sakatlığım eğer olmazsa şu ana kadar oynardım. Zira kendimi her anlamda iyi hissediyordum. Ronaldo ile yeniden karşılıklı oynamak büyük keyif verirdi. Fırsat bulursam Portekiz ulusal maçına gitmek isterim.

“PENALTIYI ŞANS ESERİ KURTARDIM”

-Bir de Eskişehirspor’da oynarken penaltı kurtarmıştınız. Bunu nasıl başardınız?

O maçta değişik vakalar yaşandı. Kaleci Boffin’di. Kırmızı kart görmüş oldu. Aslen müdafa oyuncusu olduğum için benim kaleye geçmemem gerekiyordu. Sadece adalemde sorun vardı. Maça zorla devam ediyordum. Kaleye geçtim ve şansa penaltıya kurtardım işte.

“SADECE MARCAO İYİ, DİĞERLERİ SIRADAN”

-Şu anda üç büyüklerde oynayan stoperlerden hangilerini beğeniyorsunuz? Bilhassa Fenerbahçeli Atilla Szalai ve Kim Min Jae için yorumunuzu merak ediyorum.

İkisini de beğenmiyorum. Aynı şekilde Beşiktaş ’ın stoperlerini beğenmiyorum. Galatasaray’daki Marcao iyi. Ötekiler bana bakılırsa oraların oyuncuları değil. Bu takımlara daha iyi stoperler alınabilir. 

“SZALAİ VE KİM STOPERSE, LUGANO NEYDİ?”

-Szalai ve Kim’e Avrupa’dan teklifler var fakat…

Ortalıkta stoper olmadığı için onlar da kıymete biniyor. Bu zamanda iyi stoper bulmak zor. O yüzden oldukça değerlendiler. Bizim dönemimizde daha kaliteli stoperler vardı. Szalai ve Kim’in abartıldığını düşünüyorum. Ahım şahım bir şey yaptıkları yok. Oyuna katılmıyorlar. Kaç tane golleri var? Savunmayı da iyi yapmıyorlar. Fenerbahçe’deki eski stoperlere bir bakın. Örneğin Luciano, Lugano, Kjaer vardı. Bence onların yanında bunlar stoper değil. Aralarında dağlar kadar fark var.

“GENÇLERE FIRSAT VERİLMİYOR”

-Son dönemde yerli stoper de yetişmiyor. Merih Demiral ve Çağlar Söyüncü haricinde göze çarpan stoper yok şeklinde.

Yerli oyunculara fırsat tanımıyoruz. Genç oyuncuyu alıp oynatamıyoruz. Bilhassa stoper bölgesine birazcık daha deneyim lazım. Fakat talih vermeden de yerli oyuncu çıkartamayız. Bazı insanların mesuliyet alıp gençleri oynatması gerek.  

“HOCALIK İÇİN ZAMANIM GELDİ”

-Şu anda birçok eski ekip dostunuz destek hocalık bile yapmadan teknik direktör oluyor. Siz ise uzun senelerden beri Rıza Çalımbay’ın yanındasınız.

İnsanlar, olanak geldikçe bunu değerlendirmek istiyorlar. Doğal ki deneyim kazanıp gelmek daha doğru olabilir. Fakat bu göreceli bir durum. Talih kime gelse bence değerlendirir. O yüzden kimseyi bunun için yargılayamam. Bana da fırsat gelseydi bir ihtimal değerlendirirdim. Fakat ben yavaş yavaş merdivenleri çıkmayı tercih ettim. Nerdeyse 6 senedir Rıza Hoca’nın yanındayım. Pro-Lisans kursunda da gidiyorum. İnşallah bu seneden itibaren ben de tek başıma ekip almaya çalışacağım. Artık dönemin geldiğini düşünüyorum.  

“BİR YABANCIYA BİLE İZİN VERMEZDİM”

-TFF Başkanı olsanız ilk icraatınız ne olurdu?

Yabancı sayısını derhal düşürürdüm. Mümkün olsa sayıyı sıfır yapardım. Şimdi 14 yabancı kuralı var. Tüm takımlar 14 yabancının hepsini alıyorlar. Niçin bunu yapıyorlar? Genç ve Türk oyuncu oynatamıyoruz. İşte Ulusal Takımımız şöyleki fena bu şekilde fena diyoruz. Yabancılardan yerli oyunculara oynama fırsatı gelmiyor ki. Yabancı ile aynı seviyede yerli oyuncunuz var. Siz gidip yabancıyı tercih ediyorsunuz. Bunu anlamış değilim. Ben oynarken de yabancı oyuncuya karşıydım. Kaliteli yabancı alabiliyor muyuz? Alamıyoruz. Biz Katar gibiyiz. Futbolu bırakma aşamasına gelmiş; son vurgunu yapmak isteyen yabancılara gerek yok.

“AÇILIŞ VE KAPANIŞ GOLLERİM UNUTULMAZ”

-Unutamadığınız maçlar hangileri?

2008 Avrupa şampiyonasındaki maçlar benim için hususi maçlardı. Türk Telekom Arena Stadı’nda ilk golü atmam benim için anlamlıydı. Gene Ali Sami Yen’in kapanışında son golü ben attım. Eskişehirspor’da penaltı kurtarmam ve Trabzonspor’a karşı attığım gol aklıma geliyor. Bazen bu şekilde enteresan işler yaptığım dönemler olmuştu.

“TEKNİK DİREKTÖRLÜKTE DE HEDEFİM BÜYÜK”

-Gelecekten beklentiniz nedir? Bir hayaliniz var mı?

Ben 6 senedir destek antrenörlük yapıyorum. Artık bu dakikadan sonrasında iyi bir teknik direktör olup hem Ulusal Ekip’da hem büyük takımlarda vazife yapmak isterim. İnşallah futbol hayatımda olduğu şeklinde teknik direktörlük kariyerimde de bu hâyâllerimi gerçekleştiririm.

“TÜRKÜLER BENİM VAZGEÇİLMEZİM”

-Sizin türkü söylediğiniz biliniyor. Bununla ilgili bir ‘single’ yada albüm emek vermesi düşünüyor musunuz ?

Hayır düşünmüyorum. Türküleri oldukça seviyorum. İnanılmaz derecede beni etkiliyorlar. Küçücük bağlama da çalıyorum. Bazen instagramda türkü söyleyip paylaşım yapıyorum. Fakat üstatlar varken bizim ne haddimize öyleki şeyler.

“KEWELL VE BAROS’A TÜRKÜ ZİYAFETİ”

-Futbolcuyken soyunma odasında yada değişik ortamlarda ekip arkadaşlarınıza türkü söylüyor muydunuz?

Söylemiyordum, daha oldukça dinliyordum. Bilhassa de fitness çalışmasındayken…Hatta Galatasaray’da oynarken fitnessta türkü açıyordum. Harry Kewell, Milan Baros şeklinde yabancılar yanıma gelmiş olarak türkü dinleyip çalışıyorlardı. Türküler, onların da hoşuna gidiyordu. 

Kaynak: Ajansspor

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz