Türk sporunun “Sinyor” lakaplı efsanesi: Can Bartu

Can Bartu, 11 Nisan 2019’da 83 yaşlarında hayata gözlerini yumdu. 31 Ocak 1936’da İstanbul’da doğan Can Bartu, spora 1949 senesinde Fenerbahçe’nin genç takımında basketbol oynayarak başladı. Futbola da sarı-lacivertlilerin genç takımında başlamış olan Bartu, Türk spor tarihinin efsaneleri arasına birçok üstün dereceli ve anıyla adını yazdırdı.

Bartu, futbolla ise Fenerbahçe Basketbol Ekibi’nda oynamaya devam ederken, Edirnespor-Fenerbahçe maçındaki futbolcu eksikliğinden dolayı basketbol takımından alınan iki oyuncudan biri olarak tanıştı.

Ilkin basketbolda sivrilen Can Bartu, 1955 senesinde Genç Ulusal Basketbol Ekibi’nda ay-yıldızlı formayı giydi. Bartu, 1955-1957 yıllarında Fenerbahçe’nin birinci takımlarında hem futbol hem de basketbol oynadı.

Basketbol ve futbolda ulusal olan tek sporcu

Efsanevi spor adamı, Türkiye’de hem futbol hem de basketbolda ulusal formayı giyen ilk ve tek isim.

Can Bartu’nun İnönü Stadı’nda futbol maçından çıkıp, Spor ve Sergi Sarayı’ndaki basketbol maçına gittiği birçok gün oldu.

Bartu, Mithatpaşa Stadı’nda Beşiktaş ile oynadıkları ve 4-2 kazandıkları maçta 2 gol attıktan sonrasında, Spor ve Sergi Sarayı’nda Galatasaray ile yaptıkları basketbol karşılaşmasında da 32 sayı kaydetti.

Fenerbahçe Kulübü ile ustalaşmış futbolcu mukavelesi imzaladıktan sonrasında basketbolu bırakan Can Bartu, bu branşta 1’i genç, 5’i A ulusal olmak suretiyle 6 kez ay-yıldızlı formayı giymişti.

Ulusal maçların o dönem azca olması sebebiyle Can Bartu, 26’sı A Ulusal Futbol Ekibi’nda olmak suretiyle 28 kez ay-yıldızlı formayı terletebildi ve 6 gol attı.

6 yıl oynadığı İtalya’da “Sinyor” lakabını aldı

Fenerbahçe’de 1955-1961 yıllarında futbol oynayan Can Bartu, 1961 senesinde 6 sürem sürecek İtalya macerasına başladı.

İtalya’da 1961-1962 sezonunda Fiorentina forması giyen Bartu, 14 maçta 2 gol attı. Bir sonraki sürem Venezia’ya geçen Bartu, burada da 30 maçta 8 gol atma başarısı gösterdi. 1963-1964 sezonunda tekrardan Fiorentina’ya aktarma olan Can Bartu, 10 maça çıktı. 1964-1967 yıllarında ise 3 sürem Lazio’da forma giyen Bartu, 46 maçta 4 gol kaydederken, burada İtalyan futbolseverlerin büyük sevgisini kazanıp, “Sinyor” lakabını aldı.

Avrupa kupalarında final oynayan ilk Türk oyuncu

Can Bartu, Fiorentina’da forma giydirilmiş olduğu dönemde, Avrupa kupalarında final oynayan ilk Türk oyuncu unvanını elde etti.

Sinyor, Fiorentina’nın Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nda İspanya’nın Atletico Madrid ekibi ile 10 Mayıs 1962’de İskoçya’nın Glasgow kentinde oynadığı final maçında forma giydi ve Avrupa kupalarında final müsabakasına çıkan ilk Türk futbolcu oldu.

Bu karşılaşmaya ilk 11’de başlamış olan Bartu, takımının 3-0 kaybetmesiyle kupaya uzanamadı.

326 maçta 162 gol

İtalya’da 6 yıl oynadıktan sonrasında 1967’de tekrardan Fenerbahçe’ye dönen Bartu, 1970 senesinde jübile yapmış oldu.

Can Bartu, sarı-lacivertli formayla 326 maçta 162 gol kaydetti.

Ulusal takımın kalesine geçti

Can Bartu, ulusal takımın kalesine de geçti.

Bükreş’te 2 Kasım 1958’de meydana getirilen Romanya maçında kaleci Turgay Şeren’in sakatlanıp oyundan çıkması üstüne 76. dakikada ulusal takımın kalesine geçen Bartu, 85. dakikada Ahmet Berman’ın ters vuruşuyla bir gol yedi. Can Bartu, böylece ulusal takımda hem gol atan hem gol yiyen tek futbolcu olarak da tarihte yerini aldı.

Metin Oktay’la formaları değişti

Can Bartu, Metin Oktay’ın 1969 senesinde Galatasaray ile Fenerbahçe içinde meydana getirilen jübilesinde, Oktay ile formaları değiştirdi.

Jübile maçında Can Bartu kısa bir süre sarı-kırmızılı formayla oynarken, Metin Oktay da sarı-lacivertli formayı giydi.

Bartu, futbolu bıraktıktan sonrasında spor yazarlığı yapmış oldu.

İsmi tesislere verildi

Fenerbahçe Kulübü, efsanesi Can Bartu’nun adını hayattayken tesislerine verdi.

25 Temmuz 2009 tarihinde Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri’nde meydana getirilen Yüksek Divan Kurulu Toplantısı’nda yönetim kurulunun önerisiyle meydana gelen oylama sonucunda, Samandıra Kamp Merkezi’ne Can Bartu’nun isminin verilmesi onaylandı.

Sarı-lacivertli futbol takımının antrenmanlarını yapmış olduğu tesisin adı o tarihten bu yana Fenerbahçe Can Bartu Tesisleri olarak geçiyor.

Can Bartu ek olarak, 2009’da Ülker Stadı’nda oynanan UEFA Kupası finalinde UEFA tarafınca “Türkiye elçisi” duyuru edilmişti.

Gülfer Arığ: “Rakiplerine oldukca saygı duyarmış”

Can Bartu’nun kızı Gülfer Arığ, efsaneleşmiş ismin rakiplerine oldukca saygı duyduğunu söylemiş oldu.

Dinlediği herkesten Bartu’nun çok önemli bir sporcu kişiliği bulunduğunu duyduğunu özetleyen Gülfer Arığ, “Fazlaca disiplinli ve gururluymuş. Giydirilmiş olduğu formaya karşı hep mesuliyet sahibiymiş. Fenerbahçeliliği benim gözümde tartışılmaz bir özellikti. Fenerbahçe’ye karşı ilinti duygusu ve sorumluluğu hep ön plandaydı. Bir cümlesi vardı, ’bir futbolcu gururuna düşkün olmalı, eğer futbolcu gururunu korursa takımını da korur’ derdi. Duruşu, hitabı ve karakteristik özellikleriyle kendisine hayrandım. Aslı sözü bir, şahsına münhasır bir kişilikti. Doğru düşündüğü şeyi söylemekten çekinmezdi. Görüntüsüyle, kişiliğiyle hayranlık duyulacak bir insandı.” ifadelerini kullandı.

Fenerbahçe tutkumuz dolayısıyla aralarında oldukca sağlam bir bağ oluştuğunu ifade eden Arığ, şöyleki devam etti:

“En oldukca övündüğü şey zekasıydı. ’O olmasa başarı göstermiş olamazdım’ derdi. Sinyor lakabı İtalya serüveninden sonrasında alsa da onun için çocukluğundan gelen bir stilmiş. Çamurda futbol oynamak yerine, parfüm kokan parke salonlarını daha oldukca tercih eder ve severmiş. Hususi masörü varmış, o dönemlerde pek anane değilmiş fakat Can Bartu için masör gelirmiş şu sebeple aynı gün içinde birçok kez birden fazla müsabakaya çıkmış. Sinyor İtalyancada bey ya da bay demek. Bunu futbol oyun stiline ve giyim stiline bağlarlarmış. Temiz, uyumlu giymeye oldukca itina gösterirdi. Venedik’ten Roma’ya hususi uçakla terzisini getirttirirmiş. Rakiplerine oldukca saygı duyarmış. Metin Oktay oldukca sevilmiş olduğu bir arkadaşıymış. O maçta bu teklif ulaştığında (Metin Oktay’dan gelen forma değişme teklifi) asla düşünmeden kabul etmiş. Bu onun için onur ve gurur verici bir meseleymiş. Fazlaca ciddi bir duruşu olmasına karşın Metin Oktay, Lefter Küçükandonyadis ve Baba Hakkı benzer biçimde adlar geçtiğinde gözleri dolardı. O kişilerin hayatında büyük önemi varmış.”

Babasının, Fenerbahçe’nin başarısı kadar ülke futbolunun başarısını da düşünen bir olduğundan bahseden Arığ, Can Bartu’nun, eski Beşiktaş Kulübü başkanı Süleyman Seba ile yaşamış olduğu bir anıyı ise şöyleki söyledi:

“Bir öğle yemeğinde Süleyman Seba ile söyleşi ederken, Metin (Tekin), Ali (Gültiken), Feyyaz (Uçar) için eğitim aldıktan sonrasında kulüpte önemi görevler almalarını önermiş. Bunun üstüne Süleyman Seba, Beşiktaş Kulübünün anahtarlarını masaya bırakıp kendisine gel yönet bu kulübü diye teklifte bulunmuş fakat kendisi ben Fenerbahçeliyim kabul edemem diyerek nazikçe geri çevirmiş. Cenazesine rakip taraftarlar da gelmişti ve biz ailesi olarak bununla gurur duyduk ve devamlı övündük.”

Futbol A takımının antrenman yapmış olduğu tesislere babasının adının verilmesi dolayısıyla eski başkan Aziz Yıldırım’a teşekkür eden Arığ, “Sayın Ali Koç başkanımız oldukca yakında bir heykelinin dikilmesi için vesile oldu. Böylelikle yaşatılması adına bir adım daha atılıyor. Heykelinin olmasından dolayı cemiyet ve yaşamla daha oldukca bütünleşeceğine inanıyorum. Başkanımız, yönetimimiz ve 1907 Derneği’ne şimdiden oldukca teşekkür ediyorum.” diyerek sözlerini tamamladı.

AA

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz