Radyospor’da Özgür Sancar’ın konuğu olan Galatasaray’ın eski başkan talibi Ozan Korkut, “Yönetimimizin iki senedir söylemlerine bakacak olursak devamlı şu kadar gelir yarattık, şu kadar borç kapattık, bu kadar kar elde ettik diyorlar. Devamlı bir iyi tablo sunuluyor. Bu tarz şeyleri sunduktan sonrasında naturel olarak yandaş da madem durum bu kadar iyi, finansal imkânlar yerinde, o süre niye bu transferler de aksaklık yaşanıyor, niye yeri ulaştığında yeteri kadar forma almadınız deniyor diye sorar” dedi.
İşte Ozan Korkut’un Özgür Sancar ile yapmış olduğu röportaj:
Özgür Sancar: Galatasaray futbol ekibi, biraztaraftarı üzüyor. Ortaya çıkan, polemiğe sebep veren tartışmalar var. Fakat bunu sormadan ilkin Sayın Başkan’ın bir açıklaması var. Diyor ki: “Yandaş her şeyi dileyebilir. Her şeyi isteyebilir. İstifa edin diyebilir. Asla kızmıyorum. Anlayışla karşılıyorum. Bizlere diyorlar ki her türlü hileyi yapın, oyuncu satın ve alın. Biz o şekilde bir şey yapamayız. Biz dürüstüz. Galatasaray kültürü bunu gerektirir.” Siz ne diyorsunuz?
Ozan Korkut: Ilk olarak bu vesile ile bir kez daha Sayın Başkan’a, sevenlerine ve ailesine geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim. Sayın Cengiz’in açıklamalarını hem üslup hem de içerik açısından üzülerek izledim. Bu yönetim ve Sayın Cengiz, Galatasaray taraftarının son aşama büyük bir desteğiyle koşulsuz, şartsız desteğiyle, taraftarın her türlü imkânı dişinden tırnağına arttırarak sunmuş olduğu bir ortamda geldi. Haliyle, taraftarımız açısından bu manada negatif algılanabilecek bir söylem tasvip edilemez. Kimse, en başta Galatasaray taraftarı, kimseden usulsüz bir işlem yapmasını beklemiyor. Tam tersi, tüm Galatasaray topluluğu, yönetimimizden bir tek üstlerine düşen görevleri yerine getirmelerini bekliyor.
“Beklenti karşılanamayınca talepler oldu”
Sayın Cengiz’in açıklamalarında daha önceki dönemlerde böyle bir durum yapıldığı kaygısı mı var? Bizim yönetim anlayışımız değişik, biz bu yollara girmeyiz mi diyor? Yoksa rakiplerin yapmış olduğu transferlere bir gönderme olarak mı algılanmalı Sayın başkanın bu sözleri?
Bu suali ilk olarak kendisine sormanız lazım. Ben bir tek söylemi tasvip etmediğimi belirtmek isterim. Galatasaray, şanlı zamanı süresince hiçbir süre hukukun, kanunların ve kuralları belirlediğinin haricinde bir işlemde bulunmamıştır. Bunu dile getirmekten bile hicap duyuyorum. Dolayısı ile benim için bu sözlerden dediğiniz şekilde bir mana çıkarmak mümkün değil. Taraftarın son dönemlerde bir beklentisi vardı. Bu beklenti karşılanmayınca da bazı talepler, serzenişler ve eleştiriler oldu. Sadece bu beklentiler Sayın Cengiz ve yönetimi tarafınca yaratıldı. Ilkin büyük beklentiler yaratılıyor, iddialı demeçler veriliyor. Sonrasında beklentiler karşılanmadığında, yaratılan hayal kırıklıkları doğuyor. Fakat hiçbir süre dönerek de biz burada hata yaptık denmedi. Yanlışların sorumlusu kimi süre üyeler oldu, kimi süre oyuncular, kimi süre teknik kurul, kimi süre basın, kimi süre Federasyon. Fakat hiçbir süre yönetim değil. Arada sırada olgunlukla aynaya bakmak lazım. Bu beklentileri yaratıp sonrasında taraftara niye beklentiye girdiniz diye kızmak, bizi usulsüz işler hayata geçirmeye mı zorluyorsunuz benzer biçimde bir serzenişte bulunmak oldukça yanlış.
Burada sayın başkan istemeden söylemiş oldu bir ihtimal fakat taraftarı karşısına alan suçlayıcı bir izahat mı oldu?
Söylemden bu anlam kolaylıkla çıkartılabilir. Bu şekilde de bir trend oluştu aslına bakarsanız Sayın Cengiz’in konuşmalarında. Ya “Ben o şekilde demek istememiştim” ile bitiyor, veyahut başta “Bu tarz bir olay asla söylemem fakat” diyerek peşinden tam tersi ifadeler kullanılıyor. Sanki burada taraftarlarımız da Sayın Cengiz’in konuşma tarzına alışıp çözdü ki bu şekilde bir tepki gösteriyor.
Sayın Mustafa Cengiz, “Limitlere uyanı kesinlikle cezalandırın. Benim mesleğim pompacılık değil, yöneticilik. Bir madalya verilecekse geçirme şampiyonu olunacaksa rakibimize verilsin. Türkiye’de limitlere ve kurallara uyanlar cezalandırılmalı. Tam tersini yapanlar ödüllendirilmeli,” diyor. Burada Türkiye Futbol Federasyonu’na bir çıkışma var. Bu üslup içinde bir savunmayı da barındırıyor. Taraftarın tepkisine karşılık Türkiye Futbol Federasyonu’nu eleştiren bir gerekçeyi mi ortaya koyuyor sayın başkan?
Bence olmuyor. Buradan bir Federasyon eleştirisi çıkarmak mümkün. Haklı olan kısmı da elbet var. Fakat öteki taraftan şunu da sorgulamamız lazım. Bu Federasyon’a oy verenler hepimiz değildik. Kanal kanal gezip “Nihat Ağabey” diyerek Federasyon Başkan’ına yakınlığını, inancını ve desteğini vereneler de hepimiz değildik. Eğer kaide koyucu kuralları adil koymuyorsa yada koyulmuş kuralları her insana eşit uygulamıyorsa, o süre bu Federasyon yönetimini niye ibra ettiniz diye de sormak gerekir. Yönetimimizin söylemleri ve yaptıkları birbiri ile çelişiyor ve bu da itimat açısından bir sorun oluşturuyor.
Dinleyicilerimizin oldukça sayıda sorusu var. Ergin Bey demiş ki, “Hem ekonomik olarak artıda kalıp hem de takımın gereksinim duyan transferler yapılamaz mı? Söz yönetimde olanız bu mevzuda nasıl bir siyaset geliştirirdiniz?” Sayın Başkan’ın temelde argümanı biz Galatasaray’ı düşündük ve mali fairplay kurallarına uygun hareket ettik. Geçirme yapılmadı diye bizi eleştirmeyin diyor.
Burada esas sorun taraftarın serzenişi değil. Galatasaray’ın oldukça geçirme yapmış olduğu dönemler oldu, azca geçirme yapmış olduğu dönemler oldu. Mühim olan, Galatasaray futbol takımının teknik heyeti gereksinimleri doğrultusunda yönetime bir sıralama veriri. Şu noktalarda takviyeye ihtiyacım var der. Bu gereksinimler ekonomik koşullar içinde değerlendirilir ve uygun bulunmayanlar baştan söylenir. Dünyada ekonomiyi takip ediyorsanız önleminizi alırsınız. Eğer bir planlamanız yoksa alamazsınız. Geçmişte de son dakikaya bırakılan transferler sonunda olanları gördük. Bence sporculuk hayatımda kaç kere geçirme oldum. Bir oyuncunun geldiği takıma, ekip arkadaşlarına ve yabancıysa ülkeye uyarlama için zamana ihtiyacı olur. Hocamızın da bu devrin başlangıcında uyarısı vardı. Süreye gereksinim var. Transferi son dakikaya bırakırsanız kendini ispatlamış bir oyuncu dahi süre vermediğiniz için adapte olması imkansız ve bu da başarısını etkisinde bırakır. Burada finansal koşulların ötesinde planlama hatası var.
“Devamlı iyi bir tablo sunuyorlar”
Net bir planlama hatası var ve bu mevzuda lüzumlu operasyonun yapılamadığını görüyoruz.
Yönetimimizin iki senedir söylemlerine bakacak olursak devamlı şu kadar gelir yarattık, şu kadar borç kapattık, bu kadar kar elde ettik diyorlar. Devamlı bir iyi tablo sunuluyor. Bu tarz şeyleri sunduktan sonrasında naturel olarak yandaş da madem durum bu kadar iyi, finansal imkânlar yerinde, o süre niye bu transferler de aksaklık yaşanıyor, niye yeri ulaştığında yeteri kadar forma almadınız deniyor diye sorar. Kesinlikle hususi hayatınızda, dost çevrenizde bu şekilde durumlarla karşılaşmışsınızdır. Ön görülemeyen bir sebepten dolayı, örnek olarak şu anda içinde bulunduğumuz pandemi koşulları benzer biçimde, iş yaşamı kötüye gidebilir fakat bunu ailenizle, eşinizle, çocuklarınızla paylaşmazsanız onlar da alışmış oldukları yaşam standartlarında harcama hayata geçirmeye devam ederler. Bu durumda dönerek akrabalarım ve çocuklarım beni tamamladı diyemezsiniz. Durumu objektif olarak onlarla paylaşmazsanız, aile reisi olarak pozisyon almalarına destek olmazsanız sonrasında onları suçlayamazsınız.
Kısaca yönetimin ekonomik olarak biz oldukça iyi bir noktaya getirdik kulübü, kar ettik sözleri asalında sorgulanmaya mı muhtaç? O yüzden mi transferde güçlük yaşandığını düşünüyorsunuz?
Normal olarak.
Beceri noksanlığı var mı geçirme yapılırken? Sanki finansalsorunlar kadar transferde maharetli olunmaması benzer biçimde bir mesele da ortaya çıkıyor mu?
Bir mesele olduğu kati. Beni oldukça üzen bir örnek paylaşmak isterim. Onyekuru’nun hocamızın yanında diz çökmüş bir fotoğrafını hala unutamıyorum, bu örneği verirken bile tüylerim diken diken oluyor. Bir yöneticimiz çıkıyor, Monaco ve teknik menajeri ile olan yakınlığında, ileriye dönük projelerden bahsediyor. Tam o sırada Galatasaray şampiyonluk yarışı içindeyken Onyekuru Monaco tarafınca geri çağrılıyor.
“Eleştirilerin hepsi yönetimin iyiliği için”
Bahsettiğiniz vaka Trabzonspor maçı öncesiydi.
Burada bir yönetim zaafiyeti var. Aynı zihniyet devam ettiğine nazaran bunu düşünmemizden daha naturel bir şey olması imkansız. Şunu da yeri gelmişken hatırlatmak isterim. Galatasaray son aşama demokratik bir kulüptür. Bu eleştirilerin hepsi Galatasaray’ın, yönetimin iyiliği için. Aynı hatalar yine yapılmasın diye. Sayın Cengiz’in ifadesinde yönetimin moralini bozmayın söylemine bu yüzden oldukça şaşırdım. İlk ilkin yönetimin görevi taraftarın moralini bozmamaktır. Taraftardır bizlere destek veren. Teknik ekibimizin, oyuncularımızın moralinin bozulmaması önceliktir. Normal olarak yönetimin de morali bozulmasın fakat görevinizin gereğini yapmanızın beklenmesi moralinizi bozmamalı. Ek olarak kendisinin bir devrin Başkan’ına sözü vardı: “Sayın Başkan, eleştirmek bizlerden, sabır sizden.” Şimdi ne değişti?
Fatih Hoca oldukça sinirli. Derbide başlamış olan ve Rangers maçından sonrasında yoğunlaşan bir hastalık var. Kasımpaşa maçına bu sinirli ruh hali ile çıkmış olduğu kanaatindeyim. Fatih Terim’in yönetimle ilişkisini nasıl görüyorsunuz? Nasıl bir değerlendirme yapmak istersiniz?
Benim Galatasaraylılığım, tüm detaylarına başat olmadığım bir mevzuda yorum yapmama elvermiyor. Sayın Hoca ve yönetim arasındaki bir diyalogda en iyi cevabı kendileri vereceklerdir. Tek söyleyebileceğim, bir Galatasaraylı olarak bir mutsuzluğun ailemiz dışına yansıyarak basın ve cemiyet önünde tartışılması beni kendim ve kulübüm adına üzer.
“Pandemiyi devamlı erteleme için lüzumlu bir sebep olarak görmüyorum”
Mutsuz olduğunuzu söylemekle yetinecek misiniz? Bu mevzuda ekleyeceğiniz bir husus var mı? Sözgelişi Fatih Terim ve yönetim ilişkileri açısından önümüzdeki dönemde bazı köktencilik kararlar alınabileceğine inanıyor musunuz?
Söylediğim benzer biçimde diyaloğun detaylarına başat değilim, bu mevzuda başka bir şey söyleyemeyeceğim. Benim açımdan şu anda camiamızın önceliği yapılamayan Genel Kurulumuz. Sayın Cengiz de konuşmalarında bu mevzuya değindi. Görüyoruz ki Türkiye Futbol Federasyonu da dahil birçok kulüp hukuki ortamı yaratarak Genel Kurullarını yaptılar. Fakat biz daha şu an itibarı ile yapmış değiliz. Genel Kurul nedir? Biz bir aileyiz. Bu Genel Kurullarda Galatasaray ailesi bir araya gelir. Seninle şurada konuştuğumuz problemler de dahil güncel ve tehlikeli sonuç mevzularla ilgili gelişmeler paylaşılır. Bizlerin fikirleri alınır. O değerlendirmeler doğrultusunda da yönetim bir karne notu alır. Bu sorduğunuz sual benzer biçimde mevzulara girebilmemiz için yönetim tarafınca genel kurulun bilgilendirilmesi gerekir. Pandemiyi devamlı erteleme için lüzumlu bir sebep olarak görmüyorum.
Galatasaray, aklı başlangıcında, uygar üyelerden oluşuyor. Maske takıp lüzumlu toplumsal mesafe kurallarına uyarak stadımızda bir araya gelebilir, oldukça rahat Genel Kurul düzenleyebiliriz. Fakat dersine çalışmamız çocuklar karne günü ulaştığında ya hastalanır ya da okuldan kaçarlar. Yönetimimiz kendi karne gününü uzatıyor, yapmadı. Bir an ilkin yapılması lazım ki detaylı bilgilere ikimiz de başat olabilelim. Transferle ilgili konuşurken hatalı bulduğum iş modelimizden de anlatmak gerekir. Sayın Cengiz konuşmasında menajerlerle ilgili kim ne kadar alır bu beni ilgilendirmez, ben totale bakarım benzer biçimde bir söylemde bulunmuş oldu. Asla anlam veremedim.
Tecim icra eden hepimiz bilir ki bir tek satarken değil ilkin alırken kazanırsın. Oyuncu ile yaptığınız sözleşmedeki maaş ve menajer komisyonları, oyuncuyu devrin sonunda satmak istediğinizde satıp satamamanızı etkisinde bırakır. Türkiye’de popülizm adına, ben ucuza mal ettim diyebilmek için bir trend oldu. Bonservis bedellerini düşük tutuyorlar fakat oyunculara devasa yükseklikte maaşlar veriliyor. Bu yüksek maaşlardan dolayı siz bir futbolcuyu satmak istediğinizde almak isteyen kulüp bu maaşı karşılayamıyor ve futbolcu da gitmiyor. Yüksek maaş vererek oyuncunuzun satılabilirliğini azaltıyorsunuz.
Burada yapısal bir hata var. Ben son olarak meydana getirilen Genel Kurulumuzda kayıt düşmek için tarzım olmamasına karşın yarım saatlik bir konuşma yaptım. Üç mevzudan bahsettim. Biri, Galatasaray’ın kaynaklarına nasıl haiz çıkılmış olduğu. Demin Federasyon mevzusundan bahsettik. Hocamıza kabadayı diyenlerle beraber pozlar verildi. Bunların hepsi içimizi acıttı. İkincisi, yönetimler seçilmeden ilkin projelerini açıklar. Siz projelerinizi gerçekleştiremezseniz gelir yaratamazsınız ve daralırsınız. Geçirme yapmak başarıya ulaşmış bir futbol ekibi olmanın tek yolu mu? Normal olarak hayır. Doğru alt yapı yatırımı, doğru kadro mühendisliği, doğru vizyon gerekiyor. Evet, bu tarz şeyleri hayata geçirmek için gelir de gerekiyor. Sayın Cengiz’in seçilmeden ilkin otuzun üstünde proje taahhüdü vardı. Bunların oldukça büyük bir kısmı hayata geçmedi ve söz verilen gelirler yaratılmadı. Bun da elbet transferi negatif etkiliyor. Tespiti doğru yapmak lazım.
Fatih Hoca’nın Kasımpaşa maçı bitmeden soyunma odasına gitmesi hakemlere yönelik bir tepki miydi? Yoksa transferlerin yapılmaması ve yönetime karşı duyduğu tepkiden meydana gelen bir tezahür müydü?
Niyet okumaya karşıyım. Cevabı en net kendisi açıklayacaktır. Fatih Terim, Galatasaray camiasına mal olmuş, hepimizin sevilmiş olduğu bir insan. Artısıyla, eksisiyle Galatasaray’ın yazılı olan ve olmayan kuralları, ilkeleri, örf ve ananeleri haricinde bir şey yapacağını düşünemem. Süratli bir halde önceki dönemlerde olduğu benzer biçimde Galatasaraylıların yüzünün güldüğünü görmek istiyoruz.
Başkanlığa aday olacak mı?
Mayıs’ta seçimli olağan Genel Kurul var. Bu tarihten ilkin bir erken seçim bekliyor musunuz? Yandaş da merak ediyor, çalışmalarınız devam ediyor mu? Erken ya da olağan bir seçimde Ozan Korkut, Galatasaray Başkan talibi mı?
Sual için teşekkür ederim fakat şu an Galatasaray’da alınmış bir seçim sonucu yok. Benim önceliğim seçim zamanı belli olduğunda Galatasaray’ın gereksinimleri. Bu gereksinimler değerlendirildikten sonrasında hepimiz üstüne düşeni yapmış olacaktır. Birazcık ilkin söylediğim benzer biçimde benim önceliğim şu an bir seçimden ziyade ilkin bir olağan mali Genel Kurul yapılması ve üyelerimize kulübün son durumunun anlatılması. Ilkin aile olarak bir araya gelmemiz.
Sonrasında tüzüğümüzde nasıl yönetimlerin hakları var ise üyelerin de seçime gidilmesi için belli prosedür ve hakları var. Bu tarz şeyleri değerlendirmek üyelerimize kalmış, benim bir şey söylemem mümkün değil. Hepimizin ilk önceliği durum tespiti yapmak olmalı ki doğru kararlar alınabilsin.
Ayrıca Sayın Cengiz, kendisinin Galatasaray’da muhteşem genel kurul yapmayan tek başkan bulunduğunu söylemiş oldu yanlış duymadıysam. Bu doğru değil. İkinci kez seçildikten sonrasında zannedersem 29 Eylül’dü, içinde çarşaf listegibi birçok talep bulunan bugüne kadarki en kapsamlı yetki talebiyle muhteşem genel kurul yapmış oldu. Mevzuyu takip edenler hatırlayacaktır.
Kısaca sayın başkan da muhteşem nitelikli bir genel kurul yapmış oldu.
Evet, yapmış oldu. Finansal durum ile ilgili de niçin devamlı bir başarı tablosu çizmek zarar veriyor açmak isterim. Yüksek maaşlar veriliyor dediğimde, burada bir iş modeli hatası var dediğimde bunu bir tek Sayın Cengiz süreci için söylemedim. Daha öncesinde Dursun Bey döneminde de aynı şey geçerliydi. Fakat Sayın Cengiz seçildiğinde bizim kontrolümüz haricinde dünyada bazı pazarlar açıldı. Çin ve Arap liglerinden tek seferlik talepler dünyaya geldi. O dönemde elimizde devasa yükseklikte maaş maliyeti olan oyuncuları satma şansı elde ettik ve bundan faydalandık. Fakat şu an bu şekilde bir alternatif yok.
Pandemi ile dünya futbol ekonomisi %30 küçülüyor. Bizde de buna paralel bir daralma elbet yaşanıyor. Fakat geçmişi iyi anımsamak lazım. Sayın Cengiz yönetime ulaştığında ondan bundan önceki dönemde başlatılmış olan bir ana para artışının 147 milyon TL geliri kasaya girdi. Peşinden meydana getirilen oyuncu satışları ile ortalama 50 milyon Avro bir gelir elde edildi. İki kere arka arkaya Şampiyonlar Ligi’ne katılarak 72 milyon Euro bir gelir daha elde edildi. Hepsini topladığımızda iki yıl içinde 130 milyon Avro üstünde büyük bir gelir elde edilmiş oldu.
Rahat bir halde anlatmak isterim şu sebeple Galatasaray’ın şirketlerinin yapısı oldukça karmaşık fakat kulübümüzün Sayın Cengiz yönetime ulaştığında konsolide borç ve alacak farkı 1 milyar 160 milyon TL seviyesindeydi. Üstüne 1 milyar TL ek gelir elde ettik düzgüsel bütçemizin haricinde. Şampiyonlar Ligi’nden gelen gelirlerde elbet yönetimin kesinlikle katkısı var fakat buna karşın Galatasaray’ın borç ve alacak farkı 1 milyar 800 milyon TL seviyesine çıkmış vaziyette.
Demek ki gelirlerimizi doğru değerlendirememişiz. Üstüne hala borç yapmışız. İki buçuk senede finansal kuruluşlara, kabaca bankalara, olan borcumuz %40 artmış durumda. 1 milyar TL’den 1 milyar 400 milyon TL’ye çıkmış. Burada bir finansal başarıdan söz etmek mümkün değil. Kâğıt üstünde Galatasaray’ın Sportif AŞ şirketi bir dönem kar deklare etti mı? Evet. Fakat burada şu benzetmeyi yapmak isterim. İki tane şirketiniz var. Bir tanesi bir lira kâr ediyor, diğeri yüz lira zarar. İkisi de sizin şirketiniz. Eğer bir tek tek bir şirkete bakıp ben bir lira kâr ettim diyorsanız bu bakış açısıyla başarılısınız.
Fakat matematik hesabını yapmış olursanız aslına bakarsak doksan dokuz lira zarar ettiniz. Galatasaray Spor Kulübü Derneği bizim temel aidiyetimizin olduğu yapı.
Derneğimizin Sportif AŞ’ye olan borcu 190 milyon TL’den iki yıl içinde 1 milyar TL seviyesine yükselmiş durumda. Benim hayatım Galatasaray’ın içinde geçti. Çocukluğumdan beri bu topluluğun bir parçasıyım. Benim gördüğüm ve inandığım Galatasaraylılık terbiyesi ilkin Galatasaray’a gönül vermiş insanlara doğruları söylemeyi gerektirir. Ondan sonrasında topluluk aslına bakarsanız doğruların yanında durur. Ellerinden geleni hepimiz yapar. Doktora gittiğinizde teşhis yanlışsa yanlış ilaçla tedavi olmuş olursunuz.
Burada tespiti doğru yapalım. Finansal olarak başarısız bir yönetim var. Kendileri zor bir dönemde bu yükü aldılar fakat bir sonraki yönetime daha da zor finansal koşullarda bir kulüp bırakacaklar.