Süper Lig yolunda güvenli adımlarla ilerlemeye devam eden TFF 1. Lig ekibi Samsunspor’un başarıya ulaşmış teknik direktörü Hüseyin Eroğlu, Misli TV’ye konuştu.
Samsun şehrindeki mevcut atmosferden sezonun ikinci yarısına dair hedeflerine, şampiyonluk mevzusundaki düşüncelerinden oyun felsefesi ve geçmişte galatasaray” target=”_self” style=”text-decoration: underline;font-weight: bold;”> Galatasaray ’dan almış olduğu teklife kadar pek oldukca mevzuya değinen Eroğlu’nun açıklamaları şu şekilde oldu…
“SAMSUNSPOR TEKNİK DİREKTÖRÜ OLMAKTAN GURURLUYUM”
* Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılındayız. Bu Türkiye ve Samsun için oldukca mühim… Bu mevzu ve şehirdeki atmosfer hakkında neler düşünüyorsunuz?
Hüseyin Eroğlu: Cumhuriyetimizin 100. yılı, ülkemiz için oldukca mühim. 100. yılda, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı Samsun için de bu durum oldukca ayrı bir öneme haiz… Bu yıl elde edilecek şampiyonluk bence oldukca anlamlı ve kıymetli olacaktır. Samsunspor Teknik Direktörlüğü görevinde bulunmak beni hakkaten gururlandırıyor. Bu anlamda da doğal ki oldukca mutluyum.
“11 YILLIK HASRETİ BİTİRECEĞİMİZİ İMZA ATARKEN SÖYLEMİŞTİM”
* Sözleşme imzaladığınızda, “Bu sürecin sonu şampiyonluk olacak” demiştiniz. Samsunspor 11 senelik hasrete son verebilecek mi?
Hüseyin Eroğlu: İlk geldiğim gün söylemiştim. 11 senelik bir özlem var. Bunu sürem sonunda bitireceğimizi söylemiştim. Bence Türk futbolunun Samsunspor benzer biçimde bir kent takımına ihtiyacı var. Türk futbolunda şu anda birkaç ekip hariç pek oldukca kulübün yaşamış olduğu sıkıntılar var. Bu sıkıntıda olmayan takımlardan biri de Samsunspor…
Kulübün genel özelliklerine değinmek isterim; oldukca tutkulu ve fedakâr bir başkanı var, borcu yok, görkemli taraftarı var, futbol şehri, stadı müthiş, akademisi mükemmel… Bu kavramlar bakıldığında Süper Lig’de dahi bir tek birkaç kulüpte var. Bu açılardan bakıldığında Türk futbolunun Samsunspor’a hakkaten ihtiyacı var diye düşünüyorum.
“BİREYSEL OLARAK HER FUTBOLCU ÖNEMLİ AMA ASIL OLAN SİSTEMDİR”
* Ekibi arada almanıza ve sakatlıklar yaşanmasına karşın ilk yarıyı oldukca iyi bir noktada tamamladınız. Bu performanstan memnun musunuz?
Hüseyin Eroğlu: Şu an geldiğimiz noktada hep talihsizlikler yaşadık. Sakatlıklar… İlk maçta daha 2 sakat verdik. Bizlerden ilkin sakat olan oyuncular vardı. Bu 11 maçlık süreçte 2 kadro dışımız oluştu. Mücahit’in, Yusuf’un, Osman’ın o dönem sakatlık yaşaması. Hemen sonra Ali’nin, Osman’ın, Berk’in, Fofana’nın devam eden sakatlıkları; gücümüzün sahaya yansımasında negatif diye düşünülebilir. Fakat biz bunu daima olumluya çevirmeye çalıştık. Bizim için bireysel futbolcular doğal ki oldukca mühim fakat aslolan sistem… Sistem bizi başarıya götürecektir. Ikimiz de bununla ilgili en kısa zamanda takımımıza oturtmak istediğimiz sistemimiz, felsefemiz, oyun anlayışımızı hayata geçirdik.
“BÜTÜN FUTBOLCULARIMIZDAN EN YÜKSEK VERİMİ ALMAK ÖNEMLİ”
Hüseyin Eroğlu: Puan anlamında talihsizlikler yaşadık. Geldiğimiz ilk maçta Bandırma karşısında kaçan penaltı, VAR’dan iptal edilen gol. Altınordu maçında 10 şahıs kalmamız, Bolu maçında son dakika yenilen gol, Keçiören maçı bir ihtimal 1-0’ken ilk yarı 4-0 olacak maç… Şu anda puanımız 32… Bir ihtimal bunların karşılık edeceği puanlar ile 37-38 olacaktık. Fakat şimdi geldiğimiz noktada bizi memnun eden oyun felsefemizin tıkır tıkır işlemesi… Her değişik oyuncuyu da sistemde değerlendirip en yüksek verimi almak bizim için mühim.
Teknik direktör takımını kazanmak için hazırlar. Bizde kazanmanın yanında hem oyunu hem oyuncuyu geliştirmek en mühim kavramlardan biridir ki; tv başlangıcında, stattaki tüm taraftarların bu işten keyif almasını isteriz. Ben bu anlamda Samsunspor’u izlerken taraflı yansız her insanın saha içindeki futboldan keyif aldığını düşünüyorum.
“İSTATİSTİKLERDEKİ KONUMUMUZ, GÜCÜMÜZÜ GÖSTERİYOR”
Hüseyin Eroğlu: İstatistikler de bunu destekliyor. İlk yarıda ne kadar kuvvetli bir ekip olduğumuzu göstermek adına şu istatistikleri vereceğim; Ligin en oldukca şut atan takımlarından biriyiz. En oldukca isabetli şut atan takımıyız. Rakip ceza sahasına averaj 20 kez girişimiz var. Bunlar maçı ne kadar istediğimiz anlamına geliyor. En oldukca ikili savaşım kazanan takımız. Akan oyunda örnek olarak bir tek 2 gol yedik. Penaltıdan oldukca gol yedik, 5 gol… Bakmış olduğunuzda birçok istatistikte ön plandayız. Bu da sahada doğruları ne kadar yaptığımızın göstergesi. Minimum gol yiyen ve en oldukca gol atan takımlardan biriyiz. Ki bu süreci ikinci yarı da devam ettirmek için bu verileri yukarı taşımamız lazım. Bunlara bakınca; daha iyi olabilir miydi? Evet olabilirdi. Fakat değişken haftalara karşılık eden 11 mecburi oyuncu değişikliğimize karşın her oyuncudan verim almak bizi bugünlere getirdi. Bu anlamda memnunum.
“TRANSFER YAPMIŞ OLMAK İÇİN TRANSFER YAPMAYIZ”
* Dönem içinde aktarma mevzusundaki görüşleriniz nedir?
Hüseyin Eroğlu: Şimdi birçok kulüp aktarma hazırlığı yapıyor. Dönem arası transferler genel anlamda oldukca sıhhatli gerçekleşmiyor. Kimse iyi oyuncusunu bırakmak istemiyor. Ikimiz de transferi aktarma yapmak için değil, mevkisel anlamda bizlere uzun lig maratonunda katkı sağlayacak, şampiyonluğa giderken bizimle beraber olacak hem kendini geliştirecek hem de takımın gelişimine katkı sunacak aktarma gerçekleştirmek istiyoruz. Bununla beraber başkanımız ve icra kurulumuz yoğun bir emek verme içinde doğal ki…
“TARAFTARIMIZ YANIMIZDA OLURSA, SEZON SONU HEP BİRLİKTE SÜPER LİG’DEYİZ”
* Ligin ikinci yarısı için neler düşünüyorsunuz? Samsunspor camiasına bir mesajınız var mı?
Hüseyin Eroğlu: İkinci yarıda kendi sahamızda 9 maçımız var. Eyüp ve Boluspor hariç yukarıdaki tüm takımlarla kendi sahamızda oynayacağız. Bence en büyük gücümüz yandaş olacak. Buradan seslenmek isterim taraftarlarımıza; bu şampiyonluk yolunda, omuz omuza yürüyeceğimiz yolda onların da bizimle omuz omuza adım atması gerekiyor. Bizlere o desteği vermeleri gerekiyor. Zira o şekilde bir atmosfer var ki; seyirciyle birlikte rakibe baskı kuracağımız, kendi takımımıza itici güç sağlayacak bir yandaş grubuna sahibiz. İkinci yarı onları buradan maça çağrı etmek isterim. Bizlere bu desteği verirlerse sürem sonu hep beraber Süper Lig’de olacağımızı söyleyebilirim.
https://twitter.com/mislicom/status/1611414017653751812?s=20&t=pMZCG7HLZj-zC358dddFpQ
“GALATASARAY BENİ FUTBOL AKLI OLARAK GÖREVE GETİRMEK İSTEMİŞTİ”
* Bir dönem Galatasaray Kulübü’yle adınız geçmişti. O dönem neler yaşanmıştı?
Hüseyin Eroğlu: Altınordu’dan ayrıldığımız süreçte birçok kulüple adımız geçti. Bizlere fikirlerini söyleyen ve beraber çalışmak isteyen oldukca ekip oldu. Bu zamanda en ciddi teklif; Galatasaray’da Eşref Hamamcıoğlu ve mevcut başkanın seçim yarışı varken oradan geldi. Ben Adnan Öztürk’le görüşmüştüm. O vakit bana, futbol direktörü olmamı teklif etmişlerdi. Karşılıklı görüşmeler oldu o dönem… Onların seçim öncesinde yaptığımız görüşmeler; kazandıkları takdirde gerçekleşecekti. Fakat bakmış olduğunuzda gurur veren bir tablo…
Türkiye’nin en mühim marka kulüplerinden birinin bir ihtimal futbol teknik direktörü değil fakat futbol direktörü olarak, futbol aklı olarak bir düşünceleri beni oldukca mutlu etti. 10 senedir Altınordu Kulübü’nün teknik direktörlüğünü yaparken hem yöneticilik hem teknik direktörlük yaptım her kademede… Bunun için gurur veren bir teklifti benim açımdan… Fakat süreç gerçekleşmedi. Şu an Samsunspor’dayım ve Türkiye’nin en mühim futbol markalarından Samsunspor’da çalışmaktan oldukca mutluyum. Süper Lig’i ne kadar istediğimizi biliyorum. Bunun için elimden gelenin fazlasını hayata geçirmeye hazırım aslına bakarsan… İnşallah ikinci yarı da bunu güzel bir halde sonuçlandıracağız.
“CENGİZ ÜNDER VE ÇAĞLAR, TÜRK FUTBOL TARİHİNİ DEĞİŞTİRDİ”
* Türk futboluna Cengiz ve Çağlar benzer biçimde dünyaca meşhur yıldızları kazandırdınız. O süreçten bahsedebilir misiniz?
Hüseyin Eroğlu: O zamanki süreçteki mantalitemiz oyuncularımızı hep internasyonal seviyede oyuncu yapmaktı. Doğal ki tüm futbol kamuoyuna o zamanlar bu inandırıcı gelmiyordu. Fakat doğru çalışmak, oyuncuyu doğru zamanda oynatmak, gelişimine doğru zamanda katkı sağlamak bizlere Avrupa’yı açtı. Ve Cengiz ilk müsabakasını 16 yaşlarında TFF 1. Lig’de oynadı. Çağlar 19 yaşlarında oynadı. Evet hatalar da oldu, fena oynadıkları oldu fakat onlara söylemle değil uygulamayla güvendiğini hissettirmek; onların saha içi ve saha dışı gelişimine katkı sağlamak, onların bunu yakalayacağının göstergesi oldu.
Ben ilk transferlerinde hem Çağlar hem de Cengiz için düşüncelerimi söylemiştim. Çağlar, Freiburg’a gittiğinde oldukca mühim bir oyuncu olacak ve Avrupa’nın 5 büyük liginden birinde oynayacak demiştim. Bunu niçin söylemiştim; Çağlar’ın özelliklerini ve karakterini yakından bildiğim, gelişime oldukca oldukca açık bulunduğunu bildiğim için bu yorumu yapmıştım. Cengiz’in de Başakşehir sonrası Roma’ya transferi için; şu şekilde bir eskiye dönerek bakmış olduğunuzda, “Cengiz Ünder eğer Brezilyalı olsa 100 milyon Euro bonservisi olurdu” diye bir söylemim var. Bir de, “Cengiz uzayda bile olsa gittiği her yerde kendini kabul ettirir” demiştim. “Bu iş yaşla ilgili değil” demiştim.
Beni yanıltmadıkları için oldukca mutluyum. Doğal ki ondan sonraki süreçte onlar bir kapıyı açtılar. Türk futbolunun zamanı açısından her şey şu şekilde değişti. TFF 1. Lig’den iki oyuncu çıktı; Avrupa’nın marka takımlarında oynadılar. Üç büyüklerden giden birçok oyuncu oldu doğal ki Avrupa’ya fakat alttan gelip yukarıya gitmek tüm genç oyuncuların vizyonunu açtı. Hepimiz kendine Avrupa hedefini rahatça koyabilmeye başladı. Oyuncularım daha oldukca uzun seneler Avrupa’da en iyi kademelerde oynayacaklardır. Pek oldukca Türk gencinin önünü açtıkları için mutlu ve gururluyum.
“SAHA İÇİ KADAR SAHA DIŞINI YÖNETMEK DE ÖNEMLİ”
* Kendi oyun felsefenizi genel olarak nasıl özetlersiniz? Takıma bu felsefeyi aşılarken güçlük yaşadınız mı?
Hüseyin Eroğlu: Teknik direktör olarak benim için de ayrı bir süreçti. Uzun süre çalıştığım bir takımdan Samsunspor benzer biçimde hedefleri olan büyük bir camiaya gelmek beni heyecanlandırıyordu. Fakat kendime ve ekibime oldukca güveniyordum. İlk geldiğimiz andan itibaren bizlere güvenen bir yönetim, yandaş grubu ve oyuncularla iletişimi iyi kurduk. Onlara iletişimle birlikte karşılıklı birbirimizi daha iyi anlayabilmeyi gösterdik. Ve oluşturduğumuz itimat ortamı, emek verme ortamı ve en önemlisi informasyon… Bu anlamda ben hep kendime güvenirim. Yalnız saha içini değil saha dışını da yönetmek önemlidir. Tüm her insana temas ettik. Beraberce yazışma iyi olunca bence şu şekilde bir hâl aldı; Evet Samsunspor’la güzel bir dönemde yolumuz kesişti. Benim için Samsunspor oldukca kıymetli ve mühim. Zamanlama olarak güzel bir kesişim oldu. Bir ihtimal Samsunspor ben de kıymetli ve mühim bir konumda olmuşumdur.
Oyuncularla ilk günden beri aramızda bir bağ oluştu.
“İLK GÜNDEN İTİBAREN GÜVEN ORTAMINI OLUŞTURDUK”
Hüseyin Eroğlu: Birazcık ilkin bilgiden bahsetmiştim. Informasyon saha içinde taktiksel, teknik, beceri, mental, hepsi işin içine giriyor. Fakat ben 25-30 tane futbolcuma kısaca bireye bu detayları aktarırken, onların oldukca akıllı insanoğlu bulunduğunun bilincinde hareket ettim. Karşılarındaki bir kişinin davranışından yada yaptırdıklarından her şeyi anlayabilirler. Fakat biz ilk günden itibaren karşılıklı o güvenle beraber, saha içindeki sistemimizle yürüdük. Sistem derken dizilişten bahsetmiyorum. Oyun felsefesi, oyunun nasıl kuvvetli hâle geleceği, Samsunspor şampiyon olmak istiyorsa kuvvetli oyun oynaması icap ettiğini, maçın ilk saniyesinden itibaren rakibine bunu hissettirmesi icap ettiğini hissettirdik. Bunun yanında teknolojiyi de kullandık. Başkanımız sağ olsun teknolojik anlamda da ekipmanlarla bir tesis yaratmış. Mühim olan bizim bunu kullanışımızdı. Bunu kullanarak takımımızın performansını fizyolojik, mental, taktiksel olarak devamlı artırdık. Bu bizi aslına bakarsan başarıya götürmeye başladı.
“GETS FELSEFEMİ HER ZAMAN UYGULAMAYA DEVAM EDİYORUM”
Hüseyin Eroğlu: Beni 10 yılda başarıya götürmüş olan bir felsefem var; “GETS” diye. Anlamını şu şekilde tanım edeyim. İngilizce bir kavram aslen; Fethetmek anlamında… Açılımını şu şekilde izah edeyim. GE: Gelişim. Oyuncunun, oyunun, kulübün, teknik direktörün, her insanın gelişmesi. Her oyuncu 15 yaşlarında da gelişebilir, 30 yaşlarında da gelişebilir. Mühim olan bu gelişimi doğru zamanda, doğru insana yapmak. Bu bizim için önemliydi. T: Ekip mühendisliği… Baktığımızda İngilizlerin bir sözü vardır; “Bozuk değilse onarım etme” derler.
Devletimizde maalesef transferler, aktarma yapmış olmak için yapılıyor. İhtiyaç olan bölgeye aktarma yapılmıyor. Bir takımda hangi bölgen eksikse oraya aktarma yapman gerekiyor. Ekip mühendisliği hem de elindeki bütçeye gore en iyi ekibi oluşturmak ve o ekibi bir yerden daha yüksek bir yere taşımak… Buradaki en mühim vazife teknik direktöre düşüyor. Sistem seni bireysellikten çıkarıp istikrara doğru yönlendirir. Sistem saha içi ve dışı organizasyonu kuvvetli kılar. Uzun solukta başarının en mühim etkenlerinden biridir. Bunu da burada uygulamaya başladık. Devamlı bir gelişim devam ediyor. Ikimiz de ekibimizle beraber en iyi şekilde katkı sağlamaya çabalıyoruz.
“PROFESYONEL BİR MARKA VE İLETİŞİM AJANSI İLE ÇALIŞMAK ÇOK ÖNEMLİ”
* Medyaall İletişim Ajansı’yla çalışıyorsunuz. Ali Ergöçmez medya, Özgür Özgürengin ise marka iletişimi süreçlerinizi yürütüyor. Ustalaşmış bir ekiple çalışmak size nasıl hissettiriyor?
Hüseyin Eroğlu: Ben Ali Ergöçmez ve Özgür Özgürengin’le aslen 10 yıl gözüküyor fakat 15 senedir birlikte çalışıyorum. Ben hep şuna inanırım. Teknik direktörlük evet bir mevkidir fakat bu iş yazışma ve marka yönetimiyle beraber olmalıdır. Ustalaşmış yapılması icap ettiğini düşünüyorum. Zira sen ne kadar başarıya ulaşmış olursan ol o markayı yönetmek, medya ile ilişkileri yönetmek, kendini en iyi şekilde ifade etmek için oldukca kıymetli ve mühim… Onlarla 15 senedir birlikteyiz.
Doğal ki Medyaall ile resmi mutabık olmamız sürem başı gerçekleşti. Samsunspor’a başladığımızdan beri aslına bakarsan oldukca güzel bir halde gidiyor. Şunu diyebilirim kısaca; onlar şu an profesyonelce çalışıyoruz fakat benim ne düşündüğümü oldukca net bilebiliyorlar ben de onların ne düşündüğünü oldukca net bilebiliyorum. Bu da aslına bakarsan karşılıklı itimat ve birbirini tanımaktan geçiyor. Marka kıymetini yükseltmek, teknik direktörlerin gelecek hedeflerini yakalamak adına ben iletişimle, marka geliştirmeyle ilgili bu tip çalışmaların bir ihtimal bir öncüsü olacağım. Türkiye’de bunu profesyonelce meydana getiren pek oldukca teknik direktör bir ihtimal vardır fakat… Ben buradan kendilerine oldukca teşekkür etmek isterim, bana oldukca katkı sağlıyorlar. Beraber hedeflediğimiz en üst noktaya çıkmayı beraber başaracağımıza inanıyorum.
“BAŞARININ SIRLARI: BÜTÜN ORGANİZASYONA DOKUNABİLMEK VE DOĞRU İLETİŞİM”
* Kariyerinizde karşılaştığınız zorlukların üstesinden gelirken sizi başarıya götürmüş olan temel faktörler neler oldu?
Hüseyin Eroğlu: Mühim bir tecrübe yaşadım doğal ki ben geçmişte. 10 senelik bir teknik direktörlük serüvenim var. Hep işin içinde oldum. Doğal ki krizler, bir sürü problem yaşanıyor. Mühim olan bunu yönetmek. Ben bu anlamda oldukca kuvvetli olduğumu düşünüyorum. Dışarıdan bakıldığında bir ihtimal birazcık durgun ve sakin bir görüntüm var. Fakat beni tanıyan dostlarım bile; dışarıdan değişik gözüktüğümü fakat daha yakınlaşınca ne kadar değişik olduğumu söylüyorlar. Zira bana gore teknik direktörlük bir tek sahaya çıkıp ekibi antrene etmek değildir. Ekibi yönetmektir. Medya ile ilişki kurmaktır. Yönetimle beraber hareket etmektir. Tüm organizasyona değmektir. Bunda farkındalığım oldukca yüksektir.
Oyuncularla iletişimim oldukca iyidir. Yabancısı, yerlisi, genci… Esasen en mühim görevlerimizden biridir onlarla yazışma oluşturmak… O iletişimi iyi kurduğun vakit oyunculardan en yüksek verimi alabiliyorsun. İletişim kurmadığın vakit da oyuncularla gene sorun yaşayabiliyorsun. Mevcut noktada sürem başı kim bilir asla oynaması gündemde olmayan birçok oyuncuyla birlikte şu an birçok maç oynadığımızı görüyoruz. Bu da kurduğumuz iletişimle ilgili… Kimi zaman işler karışabiliyor. Oyuncuyla yalnızca gerekseme duyduğunda yazışma kuruyor benzer biçimde oluyorsun. Bence bir takımda tüm oyuncularla yazışma oluşturmak gerekiyor. Yalnız oynayanlarla değil… O takımda zira 3 hafta sonrasında kimin oynayacağı belli olmuyor. Burada kendimi oldukca kuvvetli hissediyorum fakat bana buradaki en mühim katkıyı ekibim veriyor. Zira başta teknik direktör var fakat ekip en mühim şeydir. Ekipte her insanın vazife bölümündeki yeterliliği ve konumu bizim için mühim… Bana oldukca büyük bir destek sunuyorlar.