Şansal Büyüka'dan Fatih Terim sözleri! “Korkunç bir iddia, muhtemelen doğru”

Galatasaray ‘da Burak Elmas döneminde yolların ayrılmış olduğu Fatih Terim ile ilgili sarı-kırmızılı yöneticilerin federasyon yetkilileriyle konuşmuş olduğu öne sürülmüştü. Mevzuyla ilgili Şansal Büyüka yorumlarda bulunmuş oldu.

İşte Milliyet Gazetesi’nde Büyüka’nın gösterilen yazısı:

Ah şu deli Türkler

Avrupa’da İtalya’dan sonrasında sayısal olarak en fazla futbolcu geçirme eden ülke Türkiye… “Nefesimiz kesik, sürem sonunu bulamayız” diyorsunuz, devletten yasanın, Bankalar Birliği’nden faizin ertelenmesini istiyorsunuz… Buna karşın olmayan parayı hovarda şeklinde yiyorsunuz… Ah şu deli Türkler“ demişler ya, tam da öyleki…

Süper Lig Kulüpler Birliği Başkanı Ali Koç, “Bu ekonomik ortamda sürem sonunu göremeyiz… Hepimizin nefesi bir yerde kesilecek“ diye izahat yapmış oldu… Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan, Süper Lig kulüplerinin ısrarlı itirazlarına karşın başkan ve yöneticilere bireysel mesuliyet yükleyen yasanın uygulanmasının ertelenmeyeceğini deklare etti… Bankalar Birliği ile meydana getirilen “tekrardan yapılanmanın“ ilk faiz ödemeleri geldi… En kötüsü; kulüplerin kasasında tek kuruş yok…

Buna karşın; Avrupa ülkeleri içinde İtalya’dan sonrasında sayısal olarak en fazla futbolcu geçirme eden ülke Türkiye… İtalyan kulüpleri tam 946 futbolcu geçirme etmiş… Türkiye 577 futbolcu ile ikinci sırada…

Bu sayı, dünyanın en iyi ligi sayılan İngiltere’de 335, ekonomik olarak dünyanın en kuvvetli ülkelerinden kabul edilen Almanya’da 327…

Bizlerden fazlaca daha çok paraları var, buna karşın bizlerden daha azca sayıda futbolcu transferi yapıyorlar. Bizlerden daha çok harcıyorlar bundan dolayı; kaliteli adamlar alıyorlar, gençlere yatırım yapıyorlar…

Biz, İngiltere’ye, Almanya’ya oranla neredeyse iki katına yakın sayıda oyuncu alıyoruz, sadece daha azca harcıyoruz…

Niye? Bir; paramız yok… Olmayan parayı “borç yiğidin kamçısıdır“ diye yiyoruz… İki; nerede emekli, eski, son durağa gelmiş futbolcu var ise aldığımız için harcamalar elbet kuvvetli ülkelere oranla daha azca oluyor…

“Nefesimiz kesik” diyorsunuz, “sürem sonunu bulamayız” diyorsunuz, devletten yasanın, Bankalar Birliği’nden faiz ödemelerinin ertelenmesini istiyorsunuz… Buna karşın olmayan parayı “hovarda” şeklinde yiyorsunuz… Ah şu deli Türkler“ demişler ya, tam da öyleki…

Korkulu bir iddia

TFF eski yöneticisi Selim Soydan, A Spor’da katılmış olduğu bir tv programında; Galatasaraylı üç yöneticinin müdafa için geldikleri federasyonda “Fatih Terim’in cezasını arttırın da kurtulalım“ söylediğini iddia etti… Korkulu bir iddia… Muhtemelen doğrudur… Zira Galatasaray’da Ünal Aysal haricinde kimse Fatih Terim’in yüzüne konuşamadı, hepimiz arkadan dolandı…

Daha kişilikli daha yürekliler

Kulüp başkanları ne kadar bağırırsa bağırsın, isterlerse her gün TFF’nin kapısını aşındırsın, yönetimler her hafta bildiriler yayınlasın, tribündeki izleyici hangi baskıyı yaparsa yapsın, boşuna… Hakemler bu sürem bildiklerini okuyorlar…

 İyi olsunlar – fena olsunlar, doğru karar versinler – yanlış karar versinler; bu sürem genel anlamda baskıdan etkilenmiyorlar… Daha kişilikli, daha yürekli maç yönetiyorlar…

Hakemlerdeki bu gelişim ve değişiklik elbet bir çok kulübün işine gelmez… Fakat senelerdir “korkak“ hakemden yılan bu ülke “kişilikli“ hakeme anlayış göstermeli ve önünü açmalı…

Hakemler “korkuyor“ kızıyoruz, hakemler “kişilikli“ davranıyor, gene kızıyoruz… Suçu hep başkalarında arayacağımıza birazcık da kendimize kızsak…

Kebabı acı, futbolu tatlı

Alanyaspor: Belli oldu, bu sürem düşe – kalka gidecek…

Ankaragücü: Oynuyor, sonunu getiremiyor…

Antalyaspor: Süratli çıktı, sert çakıldı…

İstanbulspor: Eli – yüzü muntazam ekip…

Galatasaray: Bu sürem ışık var…

Adana Demir: Kebabı acı, futbolu tatlı…

Trabzonspor: Ararım, ararım seni her yerde…

Hatayspor: Küçülmenin faturası ağır olacak şeklinde…

Nasıl bir Yusuf izleyeceğiz?

Yusuf Demir’i Barcelona formasıyla ilk gördüğüm maçta gözlerime inanamadım… Hepimiz şeklinde, “Minik Messi“ dedim ve o kabiliyetleriyle, “Büyük Messi’yi“ bile yakalayacağını düşündüm…

Fakat o Yusuf’un, o tepeden tırnağa beceri olan delikanlının Barcelona macerası “Finansal fair-play“ sorunları sebebiyle göz açıp kapatıncaya kadar bitti ve Rapid Wien takımına geri döndü…

Galatasaray, Yusuf Demir’i geçirme edince, “Minik Messi“ tekrardan gündem oldu… İnternet sitelerinde Rapid Wien takımının sportif direktörü Zoran Barisic’in açıklamasını okudum…

Barisic, “Barcelona dönüşü tam 8 ay Yusuf’la fazlaca uğraştık… Sadece fizyolojik ve zihinsel olarak kendine gelemedi“ diyor… Meraktayım; Galatasaray’da karşımıza nasıl bir Yusuf Demir çıkacak… Derhal belirteyim: Galatasaray forması ile ilk maçı muhteşem…

Sefalar getirdin Kerem, tekrar kaybolma

Efecan (Alanya): Ekibi için olmazsa olmaz adam…

Rashica (G.Saray): Kosovalı iyi işaretler verdi…

Yunus (G.Saray): Yunuslar şeklinde… Kıvrak, hareketli, acele…

Caner (Sivas): Bir maçla, onca yıl hiçe mi gitti..

Ethemi (İstanbulspor): Her puanda hakkı var…

Kerem (G.Saray): Sefalar getirdin… Tekrar bu kadar kaybolma…

Torreira (G.Saray): İlk kere fazlaca iyi ve etkili…

Naci Ünüvar (Trabzon): Ümit Bozok’a şahane asist yapmış oldu…

Samet (Adana Demir): Son saniye golünü yoktan var etti…

Ndiaye (Adana Demir): Oynadı, oynatmadı…

Rodrigues (Adana Demir): Frikik golü anlatılmaz, görmek lazım…

Bu ekip, o ekip değil hocam

Okan Buruk, son transferlerin arkasından, “2000’lerin Galatasaray’ını oluşturduk“ demiş… Yapma hocam, kendinin de içinde olduğu ve muhtemelen futbol yaşamının en görkemli zaferini kazandığın o takıma haksızlık etme…

Bu ekip elbet yıldızlarla dolu bir ekip… Fakat sonuçta toplama ekip… O ekip; Avrupa zaferine imza atan, tarih yazan, binbir emekle yetiştirilmiş, kurulmuş, yaratılmış bir takımdı…

Ilkin kendi alanından, orta sahadan başlamış olalım: Okan Buruk, Emre Belözoğlu, Suat Kaya… Hanginiz Galatasaray’a olgunluk döneminde geldiniz; hiçbiriniz… Galatasaray’da büyüdünüz, Galatasaray’da yetiştiniz, Galatasaray’da tarihin en büyük zaferine imza attınız…

Savunmanın göbeğinde; gözlerini Galatasaray’da açan kaptan Bülent Korkmaz… Savunmanın solunda; Zonguldak’tan gelen “Buzdolabı“ Ergün Pembe…

Hücumda; Zeytinburnu’nun evladı Arif Erdem… Santrforda; Sakarya’dan çıkan, Bursaspor’da gelişen, Galatasaray’da zirve icra eden Hakan Şükür…

Bu ekip, o ekip değil hocam… Bu takımla, istersen bu sürem tüm kupaları topla… Bu ekip, o ekip değil…

Kendine de haksızlık etme, o unutulmaz, hatırlanacak takıma da… Senin de içinde olduğun o ekip tarih yazdı… Öyleki bir ekip tekrar kurulur mu, öyleki bir tarih tekrar yazılır mı, asla sanmam…

Oturmaz, oynar

* Marek Hamsik: Oturmaz, oynar…

* Abdülkadır: Oturmaz, oynar…

* Siopis: Oturmaz, oynar…

Trabzonspor için “oturmasın oynasın“ diyorsanız, bu üç oyuncu “oturmaz, oynar…”

Nasıl etkisinde bırakır?

Trabzonspor, fazlaca uzun, hava toplarında müthiş etkili “kule“ şeklinde Cornelius’u gönderdi, boyu kısa sayılabilecek Maxi Gomez’i aldı… Bu köktencilik değişiklik, Trabzonspor’un saldırı anlayışını, gol arayışını nasıl etkisinde bırakır acaba?

Böylesini ilk kez gördüm

Adana Demirspor’un Belhanda ile kazanılmış olduğu, kim bilir haftanın en güzel gollerinden biri yargıcı tarafınca iptal edildi… Niye iptal edildi? Kendi bildiklerimden kuşkuya düştüm… Ofsayt desen değil, faul desen değil… İptal edilen fazlaca gol gördüm de, böylesini ilk kez gördüm…

Her kuşun eti yenmez

Beşiktaş yenilgiyi hak etti mi, asla… Başakşehir kazanmayı hak etti mi? Evet… Aslına bakarsanız “davulun dengi dengine vurmuş olduğu”, atanın kazanacağı bir maçtı… Gözümüze, aklımıza takılanları anlatalım…

Beşiktaş: Ligin en iyi futbol oynayan ekibi… Fakat her kuşun etinin yenmeyeceğini anlamış oldu…

Başakşehir: Gol yemezliğini de, yenilmezliğini de korumayı başardı…

Ndayishimiye (Başakşehir): Dipfriz şeklinde… Karşısındaki “buz“ kesiyor…

Rosier (Beşiktaş): Rakip Başakşehir olunca hücuma çıkmayı asla düşünmedi…

Duarte (Başakşehir): Stoper değil, duvar ustası gibiydi…

Redmond (Beşiktaş): Yazın buraya… İlk on birin değişmezi olur…

Mahmut (Başakşehir): Eski değil, eskimeyen futbolcu…

Gedson Fernandes (Beşiktaş): Beğenilmiş olduğu kadar oynuyor mu?

Biglia (Başakşehir) : Şahane futbolu için tek tanımlama: By Patron…

Tesadüf mı, infaz mı?

Beşiktaş’ta Necip bir hata yapmış oldu, ekip golü yedi… Necip bir dakika sonrasında oyundan alındı… Gedson Fernandes son aşama elverişli bir gol pozisyonunu kullanamadı, bir dakika sonrasında oyundan alındı… Bu iki değişim büyük bir raslantı mı, yoksa Valerien Ismael anında “infaz“ mı yapıyor…

Belözoğlu’nun gözü en tepedeki dalda

Emre Belözoğlu; Yeni nesil hoca… Bu ülkede seveninden fazlaca sevmeyeni var… Kendini sevdirmek için de hususi bir çabası olmadı… Naturel davrandı, her neyse o… Rol yapmadı, hep sahici kaldı…

Emre hoca sevilir, sevilmez… Bu işin duygusal yanı… Fakat başarısının hakkını vermek, merdivenleri sağlam çıkışına alkış göndermek, erdemli davranışının gereği, hatta vicdani bir mesuliyet…

Fenerbahçe ‘de kısa zamanda fazlaca iş yapmış oldu fakat bir sonraki sürem için kafi görülmedi… Oldukca fena durumda almış olduğu Başakşehir’de iyi işler yapmış oldu, iyi gitti… Bilhassa bu yıl… Avrupa liglerinde yenilgisi yok… Süper Lig’de yenilmişliği, hatta gol yemişliği yok…

Beşiktaş’ı yenen bu ekip, daha maçtan üç gün ilkin Avrupa’nın en uzak ülkesinden Türkiye’ye dönüş yapmış oldu… Emre hocadan “yol yorgunuyuz, bir haftada iki maç oynanır mı“ diye bir ağlama duydunuz mu?

Türkiye ne hocalar görmüş oldu; haftada iki maç oynadığı için isyan eden… “Avrupa bizim neyimize“ deyip peşinen teslim bayrağını çeken… Ülke puanını hovardaca harcayıp yerle bir eden…

Beşiktaş’ı yenen bu ekip, daha maçtan üç gün ilkin Avrupa’nın en uzak ülkesinden Türkiye’ye dönüş yapmış oldu… Emre hocadan “yol yorgunuyuz, bir haftada iki maç oynanır mı“ diye bir ağlama duydunuz mu?

Türkiye ne hocalar görmüş oldu; haftada iki maç oynadığı için isyan eden… “Avrupa bizim neyimize“ deyip peşinen teslim bayrağını çeken… Ülke puanını hovardaca harcayıp yerle bir eden…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz