Voleybolseverlerin yakından takip etmiş olduğu ve sevilmiş olduğu adlardan olan Polonyalı pasör çaprazı Magdalena Stysiak gelecek sürem sarı lacivertli formayı giyeceğini doğruladı. Tvpsport.pl kanalına konuşan Stysiak, Fenerbahçe Opet’in ve Ulusal Takımın kaptanı Eda Erdem’i idol olarak kabul ettiğini de ifade ediyor.
En oldukca kime hayranlık duyuyorsun?
“Voleybol idolüm, baktığım Małgorzata Glinka idi ve hala öyleki, sık sık karşılaştırılıyoruz. Onunla iyi bir ilişkim var ve bu beni mutlu ediyor. Bir de idolüm Eda Erdem var. Futbolda bu insanlara hayranlık duyuyorum. Hususi hayatımda bir tane idolüm bulunduğunu düşünmüyorum. Sadece kariyerine yeni son veren Mariusz Wlazly, bende büyük bir tesir bıraktı. Ona bir şahıs, bir oyuncu, Polonya voleybolunun bir efsanesi olarak fanatik kaldım. Her şey için ona teşekkür ediyorum şu sebeple bana hususi olarak da destek oldu. O büyük bir kalbi olan bir adam.”
Kişisel olarak size nasıl destek oldu?
“İlkokuldayken Mariusz Wlazly Vakfı yardımıyla çeşitli turnuvalar oynadık. Kariyerim bu şekilde başladı. Onun yardımıyla aylık maaşım vardı. Varlıklı bir aileden gelmiyorum, hayatımda hiçbir eksiğim olmadı fakat desteği paha biçilemezdi. Bu sayede hayalini kurduğum oyun ayakkabılarını bile büyük fedakarlıklar olmadan satın alabildim.”
Dışarıdan desteğin olmasaydı voleybolcu olur muydun?
“Bana oldukca destek bulunduğunu düşünüyorum. Roberto Mogentale’in genç yaşta yönetici olarak benimle ilgilenmesinin benim için oldukca mühim bulunduğunu da belirteceğim. Zor aniden bana ulaştı. On üç yaşımdayken diz problemlerim oldu. Beni İtalya’da Gosia Glinka ile iş birliği icra eden uzman tabip Vittorio Martini’ye götürdü. Desteğe ihtiyacım vardı ve şu anda olduğum yerde olabilmeme kesinlikle katkıda bulunmuş oldu.
Erkekleri bile sırtında taşıdığını duydum, bu doğru mu?
“Kesinlikle! Dövdüm, koçları taşıdım şu sebeple en uzun bendim. İlkokulda kızlarla voleybol ya da hentbol oynamama asla izin verilmedi. Tüm dostlarım benden korkardı. Bu yüzden çocuklarla oynadım.”
Ve kızlar senden korkmayı bıraktığında, takımın en küçüğüyle dost oldun.
(Gülüyor) Mery ile benim aramda tam olarak bu şekilde (Maria Stenzel) Kimi zaman beraber gülünç görünüyoruz, bu yüzden birbirimize Flip and Flap diyoruz (gülüyor). Maria’nın mükemmel bir kişiliği var. Boy mühim değil mühim olan insan ve kalptir.
Gelişme eskiden bir karmaşa miydi?
“Öyleydi. Kasabaya gitmek bile utanç vericiydi şu sebeple insanoğlu hep bana döndü ve o zamanlar hala nispeten gençtim şu sebeple ortaokul dönemindeydim. Szczyrk’te ikinci sınıfta doksan altı metreye kadar büyüdüm. Seneler içinde birkaç santim daha kazandım. Doğrusu eskiden boyum benim için karmaşıktı şu sebeple insanların bana “Zürafa” demesi beni rahatsız ederdi. Şimdi alıştım ve fark etmiyorum bile. Sinir ve vakit kaybı.”
Giysilerini annen mi dikti?
“Annem terzilik yapmış olduğu için pantolon bulmakta asla mesele yaşamadım. Adam ayakkabı aldık ve bacaklarımı bana bakılırsa daralttı (gülüyor). Ayakkabıyla ilgili bir sorunum vardı. 44 numara giyiyorum ve bir karı için elde edilemezdi. Her neyse ki, artık birçok seçenek var.”
Terzinin kızı nasıl voleybolcu oldu?
“Evimde spor yoktu . Babam boyu sebebiyle basketbol oynardı fakat yarı ustalaşmış bile değildi. Adam kardeşim voleybol oynamam için bana esin veren ilk kişiydi. Maalesef sıhhat nedenleriyle artık oynamıyor, o bir polis. Gülünç fakat 2.06, suçluları etkilemeli (gülüyor).”
Peki baban ne yapıyor?
“Babam eskiden dünyanın her yerine kamyon sürerdi ve şimdi onları onarım ediyor, bu yüzden o bir tamirci. Akrabalarım bizi her yere götürmek için oldukca şey feda etti. Ağabeyimin de Harbiyeli takımında olduğu iki yıl bulunduğunu hatırlıyorum. Adamların deniz kenarındaki Cetniewo’da eğitim kampları vardı ve ikimiz de Szczyrk’te. Babam bigün beni güneye götürmek için kuzeye gitti. Annem ise her gün bizimle antrenmanlara gelirdi. İşini bitirmişti ve onu bekleyen başka sorumlulukları vardı. Bunun için oldukca saygıyı hak ediyorlar şu sebeple bizim yüzümüzden hiçbir şeye zamanları yoktu.”
13 yaşlarında diz problemleriniz olduğu zamana geri dönecek olursak – o noktada nereden geldiler?
“Büyümeden. Kemiklerim, bağlarım ve tendonlarım tempoya ayak uyduramadı. Yılda 26 santimetre oldukca fazla. Ek olarak kas problemleri de vardı. Vücudu dik tutmak için desteğe, takviyeye gereksinimleri vardı.”
Roberto Mogentale seni kanatları altına aldığında mı?
“Roberto ile ilk konuşmamı 12 yaşlarındayken yaptım. Bir yıl sonrasında onunla bir yönetim sözleşmesi imzaladım. Szczyrk’te, spor şampiyonası okulunda yalnız bir yıl kaldım, sonrasında Chemik Police’e katıldım. Bu kulüpte sıhhat durumumda bana oldukca destek olan bir İspanyol fizyoterapist olan Antonio Tome del Olmo da vardı.”
Bu bir yatırımdı, değil mi?
“Evet. Probleminin devamlı üzerimde asılı kaldığını hissettim.
Ansızın çevrenizde beliren yabancılara güvenmek ebeveyniniz için kolay oldu mu?
“Kesinlikle kolay değildi şu sebeple onlar için yeni bir şeydi. Ustalaşmış sporla asla ilgilenmediler ve her şeyin nasıl çalıştığını görmediler. Bir yıl içinde hem adam kardeşim hem de ben evden ayrıldık. O Spała’da bir spor okulundaydı, ben Szczyrk’e gittim.”
O zamanlar Roberto ile ve okuldaki koçlarla oldukca konuştular. Gene de, derin uçta bir atıştı. Geriye dönerek baktığımda hiçbir pişmanlığım yok, akrabalarım de yok.
İtalya’da tedavi nasıldı?
“13 yaşlarında bir kız olarak benim için sihirdi. Osteopati ile asla uğraşmadım. Bu fizyoterapiden farklıdır. Geldiğimde yatakta oturmakta bile zorlandım, 90 aşama squat yapamadım. Dizim oldukca ağrıyordu. Böylece tabip bacağımı, omzumu, kalçalarımı bükmeye başladı. Annem onu görünce ağladı. Dizime neredeyse asla dokunmadı, bir kez bile dokunduğunu sanmıyorum. Çene dahil her şeyi tekrardan düzenledi ve ben onun dizle ilgilenmesini bekliyordum. Sonrasında kalkıp squat yapmamı söylemiş oldu. Acı çekmeden yapabildim. İnanamadık. Fazlaca göz açıcı bir deneyimdi
Genel olarak, sanırım rahatsız bir halde oynamaya alışkındın. İlkokulda, yalnız Mariusz Wlazły Vakfı tarafınca düzenlenen turnuvalardan birine katılmak için alçınızı çıkardınız.
“Çocuklarla futbol oynarken kolumu kırdım. Atel taktırdım ve asla ağrım olmadı. Bu yüzden sırf onun yüzünden rekabeti kaybetmemeye karar verdim. Kendim çıkardım ve müdüre bunu bir doktorun çıkardığını söyledim. Bu oynamamı sağlamış oldu.”
En büyük sakatlıkla ne vakit oynadın?
“Aşırı uç, Olimpiyatlar için elemeler ve Sırplara karşı maç. Önceki gün maçta ayak bileğimi burktum, baldıra kadar morarmıştı. Hekim onu dikkatlice sardı, ağrı kesici verdi, korse taktı ve riski bana ilişik olmak suretiyle oynadı.”
Yırtık bir bağ mıydı?
“O vakit yırtılmıştı. Şu anda her iki ayak bileğimde bağ yok. İki yıl süresince devamlı dengeleyicilerde oynuyorum, bu yüzden hiçbir şey olmuyor. Sadece hepsi, acıyla oynamayı benim için düzgüsel bir şey haline getirdi. Dizlerimde mesele yaşadım, bileklerimi ve parmaklarımı burktum… Bu benim için yeni bir şey değil.”
Benim için yeni olan şey, senin kendinden büyük arkadaşlarla gençlerden daha iyi anlaşan türden biri olmandı, değil mi?
“Evet. Ben oldukca açık bir insanım ve acele yeni dostlar edinirim. Sadece voleybolla ilgili bir grup büyük kızda kendimi oldukca daha iyi buluyorum.”
Bu ne anlama geliyor?
“Bilmiyorum. Kim bilir 13 yaşımdayken evden ayrıldığım içindir. Bağımsız olmak zorundaydım.”
Madem bağımsızlıktan bahsediyorsunuz, size sormak istedim, sorumluluğun yükünü en oldukca ne vakit hissettiniz?
“Zor bir sual. Kim bilir İtalya’ya bir geziydi.”
Ve Chemik Police takımından ayrıldığınız önceki an değil mi? Bu kulüple ailen tarafınca senin adına imzalanan sözleşmenin on sekiz yaşına geldiğin anda geçersiz olduğuna karar verdin.
“On sekiz yaşlarında kendim için karar verebileceğim oldukca fazla “gücüm” var.”
Uzun süredir Chemik ile olan vakası “takip ediyor” ve Lodz’a mı taşınıyorsunuz?
“Aralık ayında bana Chemik’te iki yıl daha kalacağı ya da sözleşmesinin geçersiz olduğu söylendi. Bu yüzden hayalimin İtalya’ya gitmek olduğuna ve ona doğru doğru adımlar atmam gerektiğine karar verdim. Bana öyleki geliyor ki bu durum yüzünden gelecekte ona kapıyı kapatmadım. Sadece bu dava uzun süredir aklımdaydı, yaşım minik olduğundan ustalaşmış voleybolda ikinci yılımdı…”
Senin hakkında bir ‘kaçak’ olarak okudum.
” İki kez mahkemeye çıkmama ve ikisinde de kazanmama karşın benim hakkımda bu şekilde dediklerini biliyorum. Ne de olsa, iki yıl uzaklaştırmayla bile tehdit edildim! Kendimi korumak için çaba sarfetmek zorundaydım.
Şimdi dinlendiğinizi hissediyor musunuz? Bu 2019’dan beri değişti mi?
“Sanırım öyleki. Erkeklere devamlı büyük saygım olmuştur. Polonya voleybolu için oldukca şey yapıyorlar. Sadece kimi zaman onların aksine bizim o denli itaatsizlik etmediğimiz izlenimine kapıldım fakat kimi zaman birileri bizlere kızdı.”
Nasıl?
“Mesela, belirli sözleşmelerin uzatılması. Kadroda hiçbir şey değişmemiş olsaydı, oynayan ekip şu anki şeklinde görünür müydü? Şüpheliyim. Birinin bir mesele bulunduğunu fark etmesi için ne olması gerekiyordu.”
Bir düzine kadar kızın aksini söylemesine karşın, belirli bir kararın mümkün olan en iyi karar olduğu mevzusunda ısrar etmekten kaynaklandı. “Evet, kesinlikle. Niçin kulüplerde işler ters gittiğinde bir düzine kadar oyuncu değiştirilmiyor?
Muhtemelen kısmen birden fazla oyuncunun sözleşmesini feshetmenin bir koçtan daha zor olması sebebiyle.
“Bir şey yolunda gitmiyorsa, bir yıl, iki, üç, bu bir işarettir. Koç Nawrocki’nin fena bir koç bulunduğunu söylemiyorum şu sebeple oldukca iyi bir bilgisi var. Sadece bir noktada ulusal takımdaki hanımlarla ilgili bir şeyler ters gitti.”
Stefano Lavarini’nin bayanlara yaklaşımını nasıl tanımlarsınız?
“Ah, değişmiş olur. Stefano, anlamanız ihtiyaç duyulan bir koç. Kendi karakteri var ve bunu bizlere bir kereden fazla gösterdi. Sadece o bununla beraber oldukca şey kazanmış ve bizlere nasıl yaklaşacağını bilen bir adam. En büyük fark, biz Sırbistan’a yada ABD’ye karşı oynuyoruz ve o bizi tahrik ediyor. Rakiplerin daha üst seviyede bulunduğunu söylemiyor fakat eşit ve hatta daha iyi olduğumuzu, onları yenebileceğimizi söylüyor. Antrenmanlar da birazcık değişik. Eğitmen büyük saygı görüyor. Uzun süredir bu şekilde emek harcaması gerekiyordu.”
Alıştırmacı Lavarini ile ilk ortak Milletler Ligi’nden sonrasında ulusal takımın zayıf bir yer tuttuğunu gördüğünüzde buna inanmak sizin için kolay oldu mu?
“Koça, oyunculara, bana ve her insana büyük bir nefret dalgası yağdı.”
Ne için? Bir yarayı iyileştirdin.
“Şu sebeple… Yaralıydım.” Polonya’da işler iyi olduğunda iyi, fena olduğunda da peşinize “gitmeleri” tamamen normaldir. Fakat ben bu takıma devamlı inandım. Kesinlikle, Wolosz bizim için büyük bir güç. O dünyanın en iyi oyun kurucusu. Onunla oynamak kolaydır. Ek olarak tecrübesini genç oyunculara aktarmak istemesi de kıymetli. Takıma geri döndüğü için mutluyum. Daha da iyi performanslar olmasını umuyorum, bilhassa Martyna Lukasik bu yıl geri dönüyor, Martyna CzyrniaNska ve Malwina Smarzek olacak.
Söylentilere bakılırsa gelecek sezonu Türkiye’de geçireceksin. Doğru ya da yanlış?
“Doğru.”
Nerede?
“Fenerbahçe İstanbul ve sarı ve mavi renkler. Bu benim hayalimdi.”
Niçin? Ne de olsa, İtalya devamlı mükemmel bir voleybol destinasyonu şeklinde görünüyor.
“Devamlı İtalya’da kalmamak için Türkiye’de yeni bir şeyler tecrübe etmek isterim. İtalya’yı seviyorum, bu yıl mükemmel bir takımımız var ve onu oldukca fakat oldukca özleyeceğim. Sadece arkadaşlarımdan biriyle yeni bir ülkeye gidiyoruz ve yeni bir voleybol yolu olasılığı beni oldukca mutlu ediyor.”
Hatice Merve Mutlu – Spor KralDış Haberler
ING Bayanlar Basketbol Süper Ligi'nin 9. haftasında konuk olduğu Beşiktaş'ı 74-71 yenen Galatasaray Uygar Faktoring'de…
A Ulusal Adam Basketbol Takımımız, 2025 EuroBasket Elemeleri B Grubu'ndaki dördüncü maçında Macaristan ile deplasmanda…
A Ulusal Adam Basketbol Ekibi, 2025 Avrupa Basketbol Şampiyonası Elemeleri B Grubu 4. maçında deplasmanda…
Bayanlar Basketbol Süper Ligi'nin 9. haftasında derbi heyecanı yaşandı. Beşiktaş, sahasında Galatasaray Modern Faktoring'i konuk…
Voleybol Vodafone Sultanlar Ligi ekiplerinden Kuzeyboru, CEV Kupası'nın 8'li final turunda karşılaşacağı Fransa'nın Volley Mulhouse…
NBA ve Phil Jackson yönetimindeki Michael Jordanlı efsaneleşmiş ekip Chicago Bulls’un unutulmaz yıldızlarından Scottie Pippen’ın…