Fenerbahçe’nin kaptanı Emre Belzözoğlu, Milliyet’e mühim açıklamalarda bulunmuş oldu. Emre, Bilal Meşe ile yapmış olduğu röportajda, “Valla ağabey, babam iyi futbolcuymuş. Esasen futboldan, futbolcudan da iyi anlıyordu. Hep eleştiriyordu, hatta beni pek de beğenmiyordu geçmişte! Ona nazaran futbol akılla oynanan bir oyun. Parlak zeka futbolcuları beğenirdi. Her neyse ki son yıllarda gözüne girdim de eleştirmeyi bıraktı…” ifadelerini kullandı.
İşte Bilal Meşe’nin anlatımı ile Emre Belözoğlu röportajı:
Ah korona ah… Yıktın bizi, yaktın hepimizi. Evlere kilitledin, hayatımızdan çaldın…Düşünüyorum da; Nisanın güneşini, baharın tazeliğini, yeni açan çiçekleri kalan ömrümde daha kaç kez görebileceğim ki! Aldın götürdün en güzel günlerimizi…Hem işimiz, hem zevkimiz futbol…Bundan da yoksun bıraktın bizi!Hep aklımda bunlar var… Yatıyorum, kalkıyorum, ya virüsü ya da futbol alemini düşünüyorum… Hafta sonu aklıma nedendir bilmiyorum birden Emre Belözoğlu düştü…Yahu bu korona en büyük çalımı aslen ona atmadı mı?Derhal telefona sarıldım. Hasretle kucaklaşamadık fakat hararetle söyleşi ettik.Geçmişi konuştuk. Anılarımızı tazeledik. Bugünlere geldik; dertleştik.İstedim ki bu sıkıntılı günlerinizde sizler de katılın bizlere…
7 Eylül 1980… Emre’nin doğum zamanı… İşte o gün, Zeytinburnu’nda yaşayan baba Mehmet Belözoğlu’nun müjdeli haberi almış olduğu gün…Mütevazı bir evde bayram havası… Fatma – Mehmet Belözoğlu çiftinin ilk evladı dünyaya gelen… O gün avuç kadar olan Emre’nin bigün sahalara sığmayacağını kim tahmin edebilirdi ki…Fakat Mehmet bey kendini görmüştü oğlu ilk adımlarını atmaya başladığında. Futbol sevdalısıydı. Sağ bek ve orta sahada oynamıştı. Brian Birch’lü Galatasaray’ın ekibine girmiş, fazlaca genç olduğundan forma giyemeden Edirnespor’a aktarma olmuştu… Sadece 21 yaşlarında yaşamış olduğu talihsiz sakatlık futboldan koparmıştı onu, iş hayatına başlamıştı… Şimdi oğlu yarım kalan hayalini gerçekleştirebilirdi.
Lastik bir top aldı oğluna… Daha suya bu derken küçük Emre topa vurmayı öğrendi. Söz Emre’de şimdi:“Annem sokaktan toplardı beni. Her çocuğun birkaç oyuncağı vardır. Benim ise bir taneydi; o da toptu. Kaptığım şeklinde güneş doğmadan sokağa atardım kendimi… Altı yaşlarında falanım. Akşama, güneş batıncaya kadar topun peşinden koşardım. Annem beni sokaklardan toplardı, öyleki bağırma – çağırma değil, tekme – tokatla beni güçlükle eve atardı!”Mehmet bey oğlunda bir ışık görmüş olacak ki 12 yaşlarındayken Zeytinburnu alt yapısına götürdü onu.İşte orada yaşamını değiştirecek şahıs çıktı karşısına; hocası Salih Bulgurlu…Emre’nin kabiliyetini keşfetmesi, ustalaşmış kariyerinin başlangıcı oldu…O yıllarda neler yaşadı. Başarı merdivenlerini nasıl tırmandı?Futbol yaşamına dair yazılacak fazlaca öykü var. Hem de dolu, dolu…O anılar şimdi buraya sığmaz. Onu başka bir yazı dizisine saklayacağım… Asla kusura bakmayın! Şimdi devam edelim…
Salih hoca Emre’nin fazlaca büyük futbolcu olacağını daha o günden anlamıştı… Fakat işin ilginci; eski bir futbolcu olan babası Emre’yi asla beğenmezmiş. Ağzıyla kuş tutsa nafile. Gene de eleştirirmiş…“Valla ağabey, babam iyi futbolcuymuş. Esasen futboldan, futbolcudan da iyi anlıyordu. Hep eleştiriyordu, hatta beni pek de beğenmiyordu geçmişte!” Nasıl kısaca? “Ona nazaran futbol akılla oynanan bir oyun. Parlak zeka futbolcuları beğenirdi. Her neyse ki son yıllarda gözüne girdim de eleştirmeyi bıraktı babam…”
Babası Mehmet bey ile ilgili görüşlerini şöyleki sürdürüyor, Emre;“Babam eski toprak diyebileceğimiz oyunculardan biriydi.. O kazanmayı seven, kaybetmekten nefret eden bir insandı… Doğal ki saha içinde kendimi denetim edemediğim zamanlarda, kendime kızdığım şeklinde, babam da bana kızıyordu, sitem etmiş olduğu fazlaca oluyordu.. Oldukca iyi bir oyuncuydu, sakatlanmasaydı, bir ihtimal uzun seneler futbol oynayacaktı. Babam, genel olarak oyunculuğumla gurur duyardı.”Mehmet beyin eleştirisi oğlunun hep daha yukarılara çıkması için aslen.Bir nevi teşvik etme şekli kısaca. Hedefine de ulaşmış değil mi?
Süleyman Seba istemedi
Ben aslen Emre’yi Zeytinburnu’nun alt yapı takımından tanırım. Bu sebeple Zeytinburnu’nda oturuyordum. Ve ara sıra gider, maçları, antrenmanları izlerdim…Orada farkettim Emre’yi…“Bu çocukta gelecek var” dedim; vallahi billahi! Beşiktaş muhabiriyim ya… Derhal gittim Süleyman abiye (Seba) söyledim:“Abi, Emre diye bir çocuk var, müthiş.”Sandım ki “Ya öyleki mi? Aferin iyi gelsin” diyecek.Ne gezer!“Hadi ordan sakal efendi!” Bir de fırça attı kısaca!Niye öyleki dedi, niçin kestirip attı, hala bilmiyorum! Neticede efsaneleşmiş başkana itiraz edecek halimiz de yok ki!
2021’de olacak Emre o takımda yer alacak
Biliyorum… Bu satırları okuyanlar içinde Emre’nin agresif kişiliğini aklına getirenler de olacak. Futbolculuğuna, kariyerine söz eden taş kesilir… Fakat sahadaki hareketleri de hep anımsanacak!Bunlar hep kazanma hırsı yüzünden… Kim bilir o hırs getirdi onu buralara.Kimi zaman bakarım da şöyleki; her insanın içinde var o agresiflik aslen…Örnek olarak bende… Emre’den aşağı kalır yanım yoktu bir zamanlar… Huysuz ve aksiydim. “Iyi sabahlar” diyenleri bile terslerdim!O zamanlar yaptığım işin stresi ve devamlı başarıya ulaşmış olma isteğiydi kim bilir bana bunu yaptıran, Şimdi değiştim…Emre de öyleki…
Sportif direktörlük görevine başlamış olacak….
Fakat tam da futbolculuğunun finalinde yaşamının çalımını yedi işte… Gel de sinirlenme!Avrupa Şampiyonası ertelenmemiş olsaydı, korona diye bir illet yaşamımıza girmeseydi muhtemelen şampiyonanın en yaşlı oyuncusu olarak tarihe geçecek, jübilesini de ondan sonrasında yapacaktı…Türkiye’nin de rekoru olacaktı bu… Olmadı!Ah korona ahhh…Çalımı kötü attı…Fakat biliyoruz ki ilk kez çalım yemedi Emre yaşamdan. Ne badireler atlattı. Her çalımı yediğinde yerde kalmadı hep ayağa kalktı… Bu kez de öyleki olacak.2021’e ertelenen Avrupa Şampiyonası’nda sahada olmasa bile Şenol hocanın yanında kulübede kesinlikle yer alacak.Görünen o ki Fenerbahçe’de de sportif direktörlük görevine başlamış olacak…
2002 hususi bir kadroydu
Söz sözü açıyor… “Ulusal Ekip demişken, dünya üçüncülüğü” aklıma geliyor da anlatmaya başlıyor;“2002’yi düşündüğümüzde o kadro hep majör oyunculardan kuruluydu. Yanlış anımsamıyorsam, o ekipte bir ya da iki genç oyuncu vardı, bunlardan biri de bendim. Olgun ve devamlı beraber oynayan bir ekipti, başarının da temeli burada yatıyordu. Öteki mühim bir unsur ise o ekibin büyük bir kısmı Galatasaray kökenli olmasıydı.”Peki ya bugün?“Bugün birlikte oynama alışkanlığı olmamasına rağmen, hem genç hem de yaşlılardan kurulu bir takımız. Buna rağmen Genç Ulusal Ekip gibiyiz.. Başka bir deyişle tam bir kolej ekibi havası var. İşte bu faktörler bizi bu büyük turnuvaya taşıdı, doğal ki Şenol hocamızın önderliğinde… Takımda fazlaca hususi oyuncular var. Tek yürek, tek gövde olduk, bu büyük turnuvanın kapısını direkt açtık.”
Oğlum Ömer de futbol sevdalısı
Emre’nin başarısının mimarı eşi Tuğba… Oğlu Ömer… Kızları Meryem Leyla ile Zeynep Neda… Organik olarak 10 yaşındaki Ömer’i sorduk kaptana… Futbola olan ilgisi nasıldı, onda ışık görüyor muydu?“Oğlum Ömer son iki senedir futbol sevdalısı oldu, sürekli peşimde. Her dakika benimle top oynamak istiyor. Daha gelişmesi lazım, kabiliyet olarak. Elimden geldiğince onunla bu anlamda zaman geçiriyorum. Fakat Ömer’de de ciddi bir futbol sevdası var, bu da beni fazlaca mutlu ediyor…”Emre hep ailesinin gururu olacak.Sen görürsün korona! Bak daha ne başarılar kazanacak!
Güneş’e fanatik!
Ulusal Ekip kariyeri var bir de Emre’nin… Her şeyin üzerine koyduğu Ay-Yıldızlı formayı taşımak büyük bir gurur onun için. Kim gelirse gelsin kadronun en başına yazılan isim oldu hep… Formayı ilk giydiğinde daha yüzünde tüy bile yoktu!Şimdi 40’ında, hala Ulusal Ekip kadrosunda. 2002 Dünya Kupası’nda üçüncülük yaşayan Ulusal Ekip’da da vardı, bugün EURO 2020’ye kalan Ulusal Ekip’da da.O vakit soralım bakalım… Emre ne diyor Şenol Güneş için;“Öğretmen, samimi ve parlak zeka!”Müthiş bir saptama.
Ya sonrasında:“Bir fazlaca teknik insanla çalıştım, hepsinin tarzları değişik ve kıymetli hocalardı. Ne var ki, Şenol hocamız birazcık değişik. Öğretmen, kısaca eğitmen olması onun en büyük farkı… Bildiğiniz gibi, öğretmenlerimiz ödevlerimizi noksan yaptığımız vakit bizlere kızardı, hatta bağırırdı… Bir ihtimal hocalarımıza içimizden kızardık, fakat buna rağmen gene de gidip öğretmenimize sarılırdık, bunu her çocuk yapmıştır. Nasıl ki anne ve babamız bizlere kızar, bağırır, çağırır, sonrasında bağırlarına basarlar ya, aynen öyledir Şenol hocamız.Öğretmenlerimiz hep bizlere hoşgörülü olurlar, işte Şenol hocamızın da en büyük farkındalığı burada yatıyor, samimi ve de parlak zeka insan. Haaa kızmıyor mu, normal olarak hatalar yaptığımız vakit kızıyor, sert bir yapısı da var, fakat balansı fazlaca iyi ayarlıyor. Öteki bir özelliği ise elde edilmiş başarıları sahiplenmiyor, tam tersi paylaşıyor, bu da değişik bir başka yönü.”
Pele onu seçti: Yıldızlar sıralaması
Futbol dünyasından kimler geldi, kimler geçti. Emre de geldi ve geçiyor. Fakat iz bırakarak…Bunu ben demiyorum; dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcularından biri olarak kabul edilen Brezilyalı Pele söylemiş zamanında…2004 senesinde “Yaşayan en iyi 125 futbolcuyu” seçmiş büyük usta. İlk 100’e Emre’yi de koymuş; alın size altın bir sayfa daha. İtalyan devi Milan’da oynarken Pirata d O’ro (Altın Korsan) ödülünü kazanan 17 futbolcu arasına girmesi de var ayrıca…